Mesajı, iletisi ne olursa olsun, bilim, kültür, tarih içeriyorsa, sanat ürünü ise, yok etme çabaları beyhudeliktir.
Varoluşumuzdan bu yana, sanat da insan tarihi ile var olmuştur. Etik kurallar çerçevesin de sanata sansür koymak ya da fevri tavırlar sergileyip zarar vermek bilgisizlik, cehalet, yetersiz hallerin değişik yansıma şekilleridir.
Sanat yapmak içerisinde türlü varyantları barındırmanın yanın da yeni sanatsal yapıları, eserleri de tetikler, olmasını, oluşmasını sağlar.
Sanat tarihi insan tarihi kadar eski olduğu gibi, sanat ürünleri, çıktıları ise insan nüfusunun onlarca sayısın da, katındadır.
Acı olan, hüzünlü olan ise bazı sanat ürünleri çokça sebeplerden dolayı yok edilmiş, yok olmuş, zarar verilmiş, yasaklanmış, yakılıp yıkılmış, günümüze ulaşamamışlardır.
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesin de Atatürk büstüne elindeki tahra (dehre) ile zarar vermeye çalışan kişi hakkın da “deli” ya da “meczup” tanımları yapılmakla birlikte, ailesi uyuşturucu bağımlısı olduğunu açıkladı.
“Atatürk” ülkemizin üst değeri, dünya ve tarihin kabul ettiği bir şahsiyet olmakla birlikte, zarar gören manevi şahsiyeti dışında, sanat ürünü bir yapıttır.
Üzücüdür ki yüzyıllar öncesinden, binyıllar öncesinden günümüze ulaşan sanat eserlerini koruyamıyoruz, yeterince sahiplenemiyoruz.
Ne yazık ki tarihsel, dönemsel önemli mesajları barındıran resim, heykel ya da sanatsal yapılar çoğunlukla halkımızın ortak yaşam alanlarında ve bizler önem seviyesini bilme konusunda gerekli bilinç içinde hareket etmiyoruz.
Bowling oynamak için dahi zemine uygun özel ayakkabı giyme zorunluluğu var iken, biliyoruz ki tarihin kanıtı, sanat ürünlerini gezerken burnu, kulağı kırılmış, üzerinde sigara söndürülmüş heykellerimiz var, bazılarını bizzat görüyor çoğunu da medya aracılığı ile okuyup, izleyip öğreniyoruz.
Neden bu yetersizliğimiz, niye bu haytalığımız, sanat eserinden intikam almak, öfkelenmek, zarar vererek, ego tatmini ötesinde ne kazanç elde edilir ki?
Öğrenemedik, yetersiz, çok yetersiz kaldık, farklı bir inanç, farklı bir millet, düşünce ve ideallerimize tamamıyla ters, aksi olsa da muhafaza etmek, sahip çıkmak sadece sanatı korumak, sanat eserini korumak ve medeniyet seviyesi değil mi?
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk” bir deha, kim ne söylerse söylesin, ne anlatırsa anlatsın, aksi bir yapılanma ya da düşünce oluşturmaya milyarda bir ihtimal vermem, veremem.
Bu netlik ve kesinliğim neden, 10 kasım 1938 günü aramızdan ayrılan ATA’mın somut varlığı yok, yeni bir gaf, hata, yanlıştan uzak, imkansız.
Türk tarihçileri gibi dünya tarihçileri de hakkın da on binlerce eser yazmışlardır.
Dünya ve ülkemizde hakkında milyonlarca makale, şiir, nesir yazılmış, üniversitelerde araştırma konusu olmuş ve asırlar boyu bu çalışmalar, gayretler, efor yükseltilerek devam edecektir.
Atatürk’çü olmamla birlikte savunma halimden hicap duyarım.
Konuyu Atatürk yerine sanatsal çıktılar olarak seçmeyi doğru bulma sebebim budur.
Atatürk’ü savunmak benim haddim değil, Atatürk’e zarar vermek, bayağılaştırma çabaları da zavallılık, insanlık dışıdır.