Başlığa bakıp da mültecilerden bahsedeceğimi düşünmeyin lütfen.

Satır aralarında ilerledikçe neden böyle bir başlığı kullandığımı anlayacak, s hak vereceksiniz.

Yaşadığımız 2020 depreminde birçok sektör gibi en çok mağdur olanlardan biri de şehir esnafıydı.

Zira birçoğunun işyeri ya ağır hasar almış ya da riskten dolayı boşaltılmıştı.

Bütün mağduriyetlere rağmen ayakta durmaya çalışan sokak aralarındaki esnaf grupları can çekişirken yeni bir dalga gelmiş ve yaşanan pandemi ile sokağa çıkma yasağı uygulanmış esnaf bir kez daha ensesinden vurulmuştu.

Sıkıntıların biri bitmeden diğeri başlıyor, dertler bitmek tükenmek bilmiyor, vatandaş varlık içinde yokluk yaşarken esnaf her geçen gün biraz daha dibe vuruyordu.

Bu dibe vuruşlar, hem şehirdeki bazı STK’lar hem de dönemin yöneticileri tarafından gündem konusu yapılmış çareler arayışına girilmişti.

Derken formül bulunmuş ve özellikle küçük esnafa cansuyu olsun diye alışverişlerin bu esnaf gruplarından yapılması yönünde kampanyalar başlatılmıştı.

İlk cansuyu Elazığ Ticaret Borsası Başkanı Sayın Mehmet Ali Dumandağ tarafından enjekte edilmiş, alış veriş kartları basılarak esnafa dağıtılmış buralardan alış verişlerin yapılması sağlanarak can çekişen esnafa küçük de olsa katkı sunulmuştu.

Üstelik Sayın Dumandağ bu katkılarını borsa bütçesinden değil kendi şirketlerinin bütçesinden sağlamıştı.

Borsayı diğer kurum, kuruluş, hayırsever iş insanları ve STK’lar izlemişti.

Olağanüstü bir dayanışma söz konusuydu şehirde.

Sadece Elazığ’da yaşayanlar değil, Elazığ dışındaki Elazığlılar da seferber olmuşlardı.

Bunlardan biri İzmir’de yaşayan kıymetli bir işadamı hemşehrimizdi: Sayın Nejat Ak…

Kendilerine şükranlarımızı bir kez daha sunuyoruz.

Sayın Nejat Ak, hatırı sayılır miktarda Türk Lirası göndererek mahalle bakkallarından yardım paketleri alınıp durumu iyi olmayan ailelere dağıtılması yönünde bir ricada bulunmuş biz de Sayın Ak’ın ricalarını emir telakki ederek yardım kolilerini küçük esnaftan tedarik ederek karınca kararınca katkıda bulunmuştuk.

Sayın Ak gibi sayısız insan aynı dayanışma refleksleriyle esnafa can suyu olmuşlardı.

Herkes gibi esnafın da yaraları sarılsın diye beklerken Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri yaşanmış esnaf bir kez daha derinden sarsılmıştı.

Zira hak sahibi olmayan kiracı esnaf yeniden bir dükkan açma şansını yakalayamamıştı.

O gün bugündür esnaf bu makus talihini bir türlü yenemedi.

Şehirdeki bu mantıkla; esnafın bu makus talihini yenmesi de ne yazık ki mümkün değil.

Çünkü şehir yolgeçen hanına dönmüş, dışarıdan gelen satıcılar şehrin ana arterlerine park ettikleri araçlarda satış yaparak şehir esnafının rızkına ortak olmaktalar.

Özellikle sabahın erken saatlerinde komşu illerden gelen satıcılardan, kimi çorap satıyor, kimi pantolon gömlek kimi de çelik kasa.

Dükkan kirası yok, işçi maaşı yok, vergi yok, harç yok, SGK prim gideri yok nasıl olsa.

Bunlar yetmiyormuş gibi bir de dışarıdan gelip bu kentin ortasında şenlik yapıp şehirdeki sıcak paraları cukkalayanlar var.

Bu sabah denk geldim sosyal medya reklam afişlerine.

“Muhteşem Proje” diyerek başlamışlar, “Valilik önünde buluşalım” dercesine bitirmişler.

22 Nisan 02 Mayıs tarihinde Gaziantep - Hatay Yemek Şenliğine tüm halkımızı davet etmişler.

Merak edip sordum Gastronomi Derneği yöneticilerine; dahilleri de yokmuş, bilgileri de.

Belki Lokantacılar Odasının bilgisi dahilindedir dedim.

Sordum şaşırdılar. Ne yazık ki onların da haberi yokmuş.

Doğrusu ben de şaşırdım.

Düşünün kentte Yemek ve Kebap şenliği yapılıyor, Lokantacılar Odasına nezaketen de olsa sorulmuyor, danışılmıyor en kötüsü de bilgi bile verilmiyor.

Güler misin ağlar mısın?

Mübarek ramazan ayında özellikle şehrin kenar mahallelerindeki bakkallarda veresiye defterleri kabarmış, insanlar ödemede sıkıntı yaşıyor, esnaf veresiyelerini toplamakta.

Vatandaş ramazan ayının bereketiyle bu mahallelerdeki bakkallara giderek Osmanlı’dan kalma gelenek gereği Zimem defterlerini satın alarak garip gurabanın esnafa olan borçlarını temizleyerek hayır işlerken bizimkiler esnafa katkı sunacakları yerde dışarıdan gelen fuarcılara şehrin göbeğinde etkinlikler yaptırarak onları kendi esnafımızın rızkına ortak kılıyor.

Üstelik bu şehirde milyonlar harcanarak şehrin 50 yıl sonra gerçekleşmiş hayali olan fuar alanı olmasına rağmen.

Bu uygulamalara kim niçin izin verir anlamış değiliz.

Valilik meydanında yapılacağı için yetkinin Elazığ Valiliğinde olduğunu düşünerek Sayın Valimize esnafımız adına çağrıda bulunuyorum: Sayın Valim şehrin yolgeçen hanına dönmesine göz yummayın lütfen.

Kendi esnafımız ekonomik sıkıntılarla kıt kanat geçinirken dışarıdan gelenlerin şehir esnafının rızkına ortak olmasına lütfen müdahale edin.

Şehir yolgeçen hanı olmuş kavramları ağırınıza gidebilir ama ama gitmesin.

Sadece dışarıdan gelenlerin ticaret yapması da değil…

Şehrin muhtelif yerlerinde, özellikle teravih sonrası camii avlularında dilenen dilencilere de bakarsanız işin vahametini, bizim ne söylemek istediğimizi anlarsınız.

Dilencilerimiz bile ithal…

Birileri esnafımızın rızıklarını istismar ediyor diğerleri, insanımızın vicdani duygularını.

Bizim kanımıza dokunuyor Sayın Valim trafik ışıklarında dilenen çocukları görmek.

Yasalar bu çocukların dilenmesinin önüne geçiyor, sıkıntı yasaları uygulayanlarda.

Neden bu çocuklar okulda değil de sokak köşelerinde, cami avlularında, trafik ışıklarında hiç düşündünüz mü?

Biz düşündük ve sebebini bulduk; zat-i alilerinizle alakası yok, yanlış anlamayın lütfen ama şehirdeki otorite boşluğu şehri yolgeçen hanına çevirmiş.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol