Osmanlıda savaşta en önden giden cesur askerlere verilen isimdir Serdengeçti.
Bir de Osman Yüksel Serdengeçti vardı bir döneme damga vuran.
Bu fani dünyada bir Osman, serden geçti; namı kaldı ama!
"Kırk yıl mahpus, dört yıl mebus olduk!" diyen fikir işçisi...
Dik durmanın para ettiğini, eğilmeninse insanı ucuzlaştırdığını bildi.
Lafını esirgemedi asla hiç kimseden, hak edene hakkını verdi fazlasıyla.
Tabutlukları en iyi o bilir bu ülkede, bir de yamuklukları...
Nasıl da sığdığını tabutluğa, orada nasıl da sabırla kaldığını...
Kırk cm genişliğe, elli cm uzunluğa sahip ve beton bir duvarın içi oyularak yapılan tabutluğa giren kişi sağa sola dönemez.
Ayrıca mahkûm duvarlara prangalarla bağlanır.
Tabutluğun tepesinde de üç adet ampul bulunur.
Ampulden yayılan ısı ilk önce saçları yakmaya sonra da beyni haşlamaya başlar. Sırf düşüncelerinden dolayı ne insanlar zulme uğrayıp mağdur oldu.
Bir sağdan bir soldan diyerek niceleri yok edildi.
10 Kasım, Osman Yüksel Serdengeçti'nin de ölüm yıl dönümüdür.
Dik duran insanlara ihtiyacımız var bugün; yalaka olmayana, baş eğmeyene, bu dünyanın yalan olduğunu bilip fani olana meyletmeyene...
Tabutluklarda kalmış, hapsedilmiş bir fikir adamı...
Ülkesini seven sakin bir adam ama ülkesini sevmeyene de posta koyan aslan kesilen!
Milletvekili seçildiği dönemde, meclisin döner kapısından içeri girerken "Döneklik buranın kapısında başlıyor." dediği anlatılır.
Özü sözü bir, dava adamı, fikir işçisi. Kravatı yakasına değil de beline bağlayan ve "Bab-ı ali'ye Bab-ı adi" diyen adam.
Bu ülkeye asla kendi insanının gözünde bakmayanlara inat o her şeye milli gözüyle bakmıştır, bu toprağın insanıdır.
Milliyetçi ve Müslüman'dır.
"Tanrı Türk'ü korusun!" sloganının ve tanrı kelimesinin kulislerde çokça tartışıldığı dönemde, bir tartışmada şöyle demiştir: "Ne tartışıyorsunuz?
Tanrı Türk'ü, Allah da Müslümanı korusun." diye.
Velhasıl zeki bir adam, zeki olduğu kadar da aktif, aktif olduğu kadar da sakin birisidir.
Rabbim rahmet eylesin bu güzel adama.
Çakma değildi o, takma da değildi, yapma hiç değildi.
Özdü öz Serdengeçti ve sözleri közdü köz!
Başlı başına muhalefetti.
Herhangi bir partinin olmasına gerek yoktu o varken!
Sözünü esirgemezdi.
40’lı yıllarda TRT radyosunda konuşurken içinde "Allah" geçen bir cümle kurduğu için mahkemenin yolunu tutar.
Duruşma sırasında hâkim, Serdengeçti’nin savunmasını ister.
O da anlatmaya başlar: "Efendim, halk arasında 'Allah'a emanet ol' gibi dil alışkanlığı cümleler kurulur.
Ben de olsa olsa böyle bir şey söylemişimdir.” Bu izahatın ardından hâkim tekrar sorar: "Evladım sen bu ülkede 'Allah' demenin yasak olduğunu bilmiyor musun?"
Serdengeçti yutkunmadan cevap verir “Allah Allah!' diye."
Ömrünün son yıllarında Parkinson hastalığına yakalanmıştır.
Titreyen ellerine bakarken şu cümleyi kurduğu söylenir: "Bir zamanlar ülkeyi karıştıran ben, şimdi bir çayı bile karıştıramıyorum." diye.
Ne hazin bir son!
Yine bir keresinde: “Senin hastalığının adı ne?” diye sormuşlar kendisine, o da: “Vallahi araba markası gibi bir şeydi.
İnsanın 'Benim de bir Parkinson'um olsa' diyesi geliyor.” demiş.
Eşi İsmet'ten çocuğu olmamasına binaen: "'Hayatta iki İsmet'ten çok çektim; biri hürriyetimi, diğeri zürriyetimi elimden aldı." dediği söylenir.
"Sofraya yürür gibi sehpaya yürüyemeyenler, dava adamı olamazlar." diyerek bizler de bugünkü mevzuyu kapatalım.
Ah Serdengeçti, bu dünyada kimler gelip geçti!
Rabbim mekânını cennet eylesin.