Çocukluklarında sevgi görmemiş yetişkinler duygusal ilişkilerde genellikle zorlayıcı olabilir.

Terk edilmişlik duygusu ve duygusal yoksunluk bazen onların bağımlılık ilişkilerine veya zararlı bağlara düşmelerine neden olabilir.

Yetişkinliklerinde çektikleri acıları sessizce yaşarlar.

Fiziksel ihmal, psikolojik terk edilmişlik, narsist baba veya anneler...

Çocuğun psikolojik dokusunda kalıcı yaralar açabilecek birçok dinamik ve etken vardır.

Tüm bu erken duygusal yaralanmalar  daha sonra yaşamın her alanında etkisini gösterebilir.

Ebeveyn olmak çoğu zaman mükemmel olmaktan uzaktır.

Çünkü anne ya da baba olmak biyolojik yeterlilik olarak kabul edilmekte…

Barbel Wardetzki ‘Dişil Narsizm’ adlı eserinde “Çocuk annesinin kendisi hakkında çizdiği ideale uymak hipoteziyle dünyaya” geldiğini belirtir.

Anne çocuğu olduğu gibi sevmiyor, daha ziyade onun (zihnindeki) verdiği rolü seviyor.

Çocuk annenin narsist gelişimi için hizmet ediyor.

Çocuk annenin  varoluşu için kendi varoluşunu kurban etmek zorundadır.

Öyle ki, bir anne ya da baba çocuğuna sunacağı sevgi, ilgiyi bazen şartlı olabileceğini göstermek için birden fazla koşul eşlik edebilir.

Ayrıca ebeveynlerin çocuklarına gösterdiği sevgi her zaman bu kadar örnek teşkil etmez.

Pek çok sevilmeyen çocuğun  yetişkinliğe kadar yanlarında taşıdığı çok özel bir bavul vardır.

Kendi hayat sürüşlerinin dikiz aynasına baktıklarında görebildikleri şey, neredeyse her zaman hayal kırıklıkları, derin boşluklar ve henüz iyileşmemiş yaralar, keskin reddedilmelerle dolu bir geçmiştir.

İnsanlar hayat hikayelerini önceki deneyimlere dayanarak oluştururlar.

Beslediğimiz bu modeller, duygusal soğukluk, sevgisizlik ve hatta psikolojik istismarla dolu bir çocukluktan başladığında, çarpık ve hatta yanlış şemaları entegre etmek yaygındır. Örneğin, çocukluklarında sevgi görmemiş çoğu insan, ilişkilerinde, işlerinde ve evliliklerinde psikolojik taciz edici şiddet davranışlarını geçerli kabul edebilir.

Kabul ediyorlar, çünkü bildikleri ve öğretilen tek şey bu olabiliyor. Küçümsenmeyi, şantajı ve hatta duygusal manipülasyonu kabul ediyorlar. Bu onların erken yaşta öğrendikleri şeydir.

Sevgi ve koşulsuz şefkat görmeyen bu çocuklarda güvensiz bağlanma geliştirebilmekteler. Barbek’e göre, sevgisiz çocuklar, narsist ebeveynden özellikle anneden ne beklediklerini bilmediklerini vurgular.

Güvensizlik, bazen dikkat çekildiği sürekli çelişki, kayıtsızlık bazen de eleştiri ve küçümseme yetişkinlikte ilişkisel alanda bu üç davranış kalıbından bazılarının gelişmesine neden olabilir. Yaşamlarının ilk 10 yılını kapsayan çocukluklarında duygusal yoksunluk, anne ya da ebeveyn narsisizmi, eleştiri ya da terk edilmişlik sonrasında geçirmek, sevgi görmemiş çocuklarının ilişkiler hakkında çarpık fikirlere sahip olmasına neden olabilir. Genel anlamda şöyledir:

Sevgi bir alışveriştir. Sevgi görmek için acı çekmelisin. Bazen taciz, aşağılama, manipülasyon bile normalleştirilir.

Duygular ve ihtiyaçlar gizlenmelidir. Bir şey sizi incitir veya hayal kırıklığına uğratırsa, bu duyguyu kendinize saklamanız gerekir. Aynı şekilde kişinin kendi ihtiyaçları, ne istediği de önemli değildir. Diğerinin ne istediği önemli.

Sevilmeyen çocuk yetişkinlikte köken aileye ait olma duygusundan yoksundur. O eksiklik, o kopukluk, köksüzlük onu her yerde ve kim olursa olsun bir sevgi benzetmesi aramaya iter. Dolayısıyla, bağımlılık ilişkilerine dönüşme riski vardır.

Sonuç olarak, travmatik çocukluklar yaşayan birçok insan var. Ancak, bizim toplum gibi erkek çocuğu tutkusu olan toplumlarda anneleri tarafından sevilmeyen kız çocukları figürü sıklıkla gözlemlenen bir temadır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol