Son günlerin değişmez gündemi soğan, soğanla yatıp soğanla kalkıyoruz, kafamız soğan kokmaya başladı.
Bir ara yine gündeme damgasını vurmuştu soğan, soğan depoları basılıyor, terörist soğanlar yakalanıp içeri tıkılıyordu, o gün yapılan çakma operasyonlar bizi bu günlere getirdi, soğan yeraltına kaydı, karaborsada kilosunu 30 liradan bulup tüketebilmek için bakanlar, milletvekilleri aracı olmaya başladı.
Soğan teröründen illallah eden halk, soğan helal mi, haram mı diye fetva istemeye başladı, bu günleri dört gözle bekleyen fetvacı hocalar ağzı açılmamış fetvaları bir, bir sıralamaya başladı, halk rahatladı, soğan yer altında çürümeye terk edildi.
Meğer bu soğan neymiş, ne mendebur bir şeymiş, haberimiz yokmuş, sigaradan, alkolden, uyuşturucu dan, velhasıl ne kadar melanet şey varsa onlardan daha zararlı imiş, zarar bir yana insanı dinden imandan edecek kadar haram bir şeymiş.
Vah başımıza gelenler, biz ne halt ettik diyerek, şimdiye kadar yediğimiz soğan sayısı kadar tövbe edip rahatladık, artık soğan yememeye tövbe edip, soğan secdesine kapandık.
Asrın Müçtehidi Prof. Dr. Orhan Çeker, soğan, sarımsak yemek Nebi Aleyhi Selama haram kılınmıştır diyerek soğan terörüne ebediyen son verdi, Müslümanlar bir daha soğan yememek için tövbekâr oldu.
Soğan tartışmaları hız kesmeden devam ediyor, Soğanı haram kılan fetvadan gıcık olan seküler soğan seviciler, irtica hortladı, laik cumhuriyet elden gidiyor diyerek can havli ile soğan elde sokağa fırladı.
Soğan komedisine ara verip, gelelim soğan dini meselesine bu mesele tam bir trajedidir.
Din siyaset ilişkisi yeni değildir, Din Siyaset ilişkisinin İslam Dini özelinde başlangıcı Hazreti Peygamberin vefatından hemen sonradır, Muaviye döneminde kurumsallaşır, Seyit Kutup ve Mevdudi ile doktrin haline gelir, bu doktrinin bilinen ve kabul görmüş adı Siyasal İslamcılıktır.
Siyasetin ağzından çıkan din adına söylenmiş her söz, her dönemde şiddetli yankılar oluşturmuş, kimi dönem savaşlara, iç karışıklıklara sebep olmuş, insanlar kamplara ayrılmış, bu ayrışma ve çatışmalardan siyaset çıkar devşirmiştir.
Siyasetin bu fırsatçı hamleleri en çok da İlahi mesaj Vahiye zarar vermiştir.
Siyaset, Dini Siyasete alet edip çıkar devşirirken isminin önünde, Prof, Doç. Şeyh, Molla, Baba, Dede Gavs gibi unvanlar olan din adamlarını ve ilahiyatçıları kullanır, bu kullanma edepten yoksun bir kullanmadır, kullanan da, kullanılan da bu edep yoksunluğuna gönüllüdür.
Edep yoksunluğu ifadem çok sert bulunabilir, hayır en yumuşak ifadeyi kullandım, çünkü O mucizevi mesaj Vahiy, bu edep fukaralığı ile örtülür, insanların hakikat ile yüzleşmesinin önü kesilir, Vahi gerçeğinin yerini uydurma hadisler, hikâyeler, siyasi erkin çıkarlarına uygun içtihatlar alır.
Yukarıda ismini zikrettiğim, edep fukarası, zalim ilahiyatçı efendi, uydurma bir hadise dayalı hüküm çıkarıyor, soğanın haram olduğuna hükmediyor.
Kuran bilgisine haiz her Müslüman bilir ki, Kuran-ı kerimde haramlar bellidir, sayısı bir elin parmaklarını geçmez, bunların dışında haramlar icat etmek, Kuran’a ilave yapmaktır, yine her Müslüman bilir ki, Kuran’a ilave ve eksiltme yapmak yapanı dinden çıkarır.
Bir dine bağlanmak da, bir dinden çıkmak da kişisel tercihtir, kişilerin tercihi bizi ilgilendirmez, en sonunda gider hesap günü Allah’a hesabını verir.
Ama bu şarlatan dincilerin yaptığı her rezalet bizleri de doğrudan doğruya etkiliyor, sadece kişisel bir edepsizlikle kalmıyor, insanlar insan yaradılışına uymayan bu din soslu fetva ve içtihatları görerek, eğer din bu ise ben bu dinde yokum diyerek, dinden kaçmaya, Vahiye şüphe ile bakmaya başlıyor, nitekim günümüzde yaşanan da budur.
Soğan veya her hangi bir meta, uygulanan ekonomik model içinde para da etmeyebilir, para ile de satın alınamayabilir, bu durum ekonomik sistemin yarattığı bir sonuçtur.
Sen çıkıp bu insan icadı ekonomik sistemin suçunu, Allah adına, Peygamberin ismi ile örtmeye kalkar, sistemin suçunu gizler, soğanı haram ilan edersen, Allah’a ve Peygamberine iftira eder zalimlerden olur dinden çıkarsın.
Bu dinden çıkış bilinçsiz bir çıkış değildir, gönüllü bir çıkıştır, bu çıkışta temel felsefe Allah’a inanç yoksunluğudur.
Allah’ın yerini Sistem ve Muktedir almıştır, fetvayı veren, bu fetvaya inanan, inanmayarak din karşıtlığı yapanlar da dolaylı olarak bu suça ortaktır, kimse ben bilmiyordum, hocaya inandım, hocaya uydum diyerek bu suçtan kendini soyutlayamaz, insan bilmek ve bilerek iman etmek zorundadır, yine bilerek inanmama özgürlüğüne sahiptir.
Yazı uzadı, biliyorum, her zaman okuyucuyu sıkmamaya çalışırım, yine öyle yapıp, dinin siyasete alet edilmesinin yani siyasal İslamcılığın ‘’Post Mortem’’ yani ölüm sonrasını yaşadığı tespitini rahatlıkla yapayım, siyasal İslamcılık elindeki tüm argümanları kullandı, artık kullanacağı bir şey kalmadı.
Siyasal İslamcılık ve Onun Belam-ı Baura’ları artık soğan ve sarımsaktan medet beklemeye başladı, kaçınılmaz bir sonuçtur bu, şaşırmadık.
Vahyi bilerek nefsine uydruran, bilerek örten Belam-ı Baura’lar bu ayeti kerime sizin için ‘’
‘’ O, Dünyaya meyletti ve nefsinin isteklerine uydu, Onun ibret verici hali, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzer’’ (Araf-176)
Vahiy insan yaradılışına uygun olarak gönderilir, Vahi kisveli insan üretimi din, din diye de yutturulsa günün birinde bitecekti, bitti.
Çok şükür siyasal İslamcılık artık ‘’Post Mortem’’ dönemi yaşıyor, insan artık bu illetin hem kendine hem de Vahiye zarar vermeye başladığının farkına varıyor.
Allah Nurunu Tamamlayacaktır, İnsan istemese de, O nur bir kişi üzerinde tecelli etse de, küçük bir azınlık o nura tabi olsa da.
O nur tamamlanacaktır.
Zaten imtihan gerçeği, insanın Serüveni de budur.