Bin dokuz yüzlü yılların başında koca bir imparatorluk dıştan ve içten çok yönlü müdahalelerle yıkılsa da tarihe düştükleri ile ölümsüzleşen Osmanlı İmparatorluğu yerini rengini kandan alan, yıldızlar kadar yüksek, kırmızı kadar kararlı, beyaz kadar temiz olan bir devlete, Türkiye Cumhuriyetine bırakıyordu.

1299 yılında Osman Gazi ile kurulan Osmanlı beylik, devlet, hanedan iken; 1453 yılında İstanbul’un Fethi ile imparatorluk haline gelmiş ve üç kıtaya yayılarak 1683 yılında Viyana Kuşatması ile en geniş sınırlarına ulaşmıştır. 1699 Karlofça Antlaşması ile Osmanlı imparatorluğunda gerileme dönemi başlayarak 1792 yılındaki Yaş Antlaşmasına kadar da devam etmiştir.

Osman Gazi kalem ile kılıcı uyumlu bir arada tutan, inançlarına bağlı, alçak gönüllü, ikramı seven örnek bir devlet adamıydı. Kuruluş dönemi çok önemli olduğundan sinema sektörü Selçuklu Devletinin son dönemi ve Osmanlı’nın kuruluş dönemine önem verildiğinden bu dönemler sinemaya taşınmaktadır. Bu dönemi yaşatmak kadar abartı yapmadan ve tarihi de doğru ele almak bir o kadar önemlidir. 

Osmanlı İmparatorluğunda en uzun yönetim kırk altı yıl ile Kanuni Sultan Süleyman’a, en kısa dönem de doksan gün ile Murad’a (Deli) aittir.

Bir şeyin, hele hele devletin, imparatorluktan bahsedebilmek için kuruluş dönemi çok önemlidir. Bu anlamda Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Gazi olsa da Kendilerini minnet, rahmet ve dua ile yad ederek kuruluş öncesini ve Ertuğrul Gaziyi de unutmamak lazım.

Her türlü saldırı, desise ve hainlikle 1792 yılından 1922 yılına Saltanatın kaldırılmasına kadar, yani yüz otuz yıl Osmanlı İmparatorluğu yıkılma-dağılma dönemi ile mücadele etmiştir.

Milliyetçilik akımları, Balkanlar, Rusya, Meşrutiyet, Azınlıklar, Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale Destanı ve Zaferi   … derken otuz altı hükümdar ile Osmanlı imparatorluğu yönetilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunun her dönemi önemli ama kuruluşu kadar son dönemleri ayrı bir öneme sahip. Özellikle de Kendilerine önyargı ve yönlendirme ile haksızlık yapılan Sultan II.  Abülhamid ve Sultan Vahdettin…

Osmanlı’nın her dönemi önemli ve Osmanlı imparatorluğu önyargının ötesinde çok iyi okunmalı. Dile kolay tarihe imzasını atan beş imparatorluktan birisi.

Altı yüz sene sonra çok yönlü saldırılarla yıkılan, yıkılması için de hasta adam tabiri ile kendisine hitap edilen, geride bırakılan devasa ölümsüz eserler, fetihler, zaferlerle, destanlarla dolu çok yönlü miras bırakmıştır Osmanlı imparatorluğu ile ecdat.

Osmanlı İmparatorlu yıkıldığında 1919 yılı verilerine göre on beş milyon civarında nüfusa sahipti, para birimi de altındı. Toprak parçası da malum. Hasta adam gözüyle bakılan Osmanlı İmparatorluğu 1918 yılındaki Mondros Antlaşması söylense de Osmanlı’nın asıl fiilen bitiş 1922 yılındaki saltanatın kaldırılması ve 1924 yılında da hilafetin kaldırılması ile Osmanlı fiilen sona erdirilmiştir.

Saltanatın ve halifeliğin kaldırılması aynı zamanda İslam Ülkeleri arasındaki ilişki ve tabiiyeti de yitirmiştir.

Ağzı olan Osmanlı imparatorluğuna hakareti bir meziyet kabul etmemelidir.

Osmanlı imparatorluğu kuruluşu, yaşayışı, kültürü, geleneği, töresi ve yaptıkları ile özlenen bir hayattır.

Bugünün sözü ona süper güçleri adaletten öte zorba, sömürgeci ve müstemlekeci iken Osmanlı İmparatorluğu adil ve insana değer veren bir süper güç ile özlenen örnek bir medeniyettir ve öyle de kalacak…

Türkiye de tarihte on altıncı devlet olan Osmanlı imparatorluğundan bayrağı teslim alan asil ve kahraman bir milletin İslamiyet’e bayraktarlık yapacak bir dünya devletidir.

- - - - -

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol