Bir yarım ada olan Elazığ’ımız 1978 ve 1979’lu yıllarda ciddi anlamda su sıkıntısı çekiyordu. Bazen 2 gün suların akmadığı zamanlar vardı. Su akarken kullanılmak üzere evde tencereler, kovalar su ile doldurulurdu. Bulaşık makinası yoktu. Bulaşıklar bekleyemezdi. Bulaşıkların yağları akıtılır, iki ayrı kapta deterjan ile yıkanır, yine sırayla bırakılmış üç kap içerisindeki su ile de durulanırdı. Hiç de sağlıklı değildi. Sonuçta kaplar akan su altında yıkanmazdı. Sular aktığında tekrar mutfaktaki tabaklar, bardaklar, çatal, kaşık tümden tekrar yıkanırdı, ama o arada elbette toplama su ile yıkanan kaplar kullanılırdı.
Sebzeler, meyveler yine alınan saklama kaplarındaki sular içerisinde mecburen yıkanırdı. Hem de ne kadar sağlıksız olduğunu bile bile. Gece yarısı su aktığında evlerde hareketlilik başlardı. Banyo yapmak dahi istediğimiz saatte değil, suyun akma saatine göre ayarlanırdı.
Aradan 40 yıldan daha uzun süre geçtiği halde yine o yıllara mı döneceğiz kaygısını yaşamaya başladık.
Bu yıl birçok bölgede kuraklık en büyük şanssızlıklardan birisiydi. Elazığ’da bu şanssız şehirlerden birisi. Korkumuz kuraklık, köylülerin geçim kaynağı olan ürünlerdeki düşüş ve su kesintisiydi. İki gün önce yerel basında bu korktuğumuz haber ile karşı karşıya kaldık. Elazığ Belediyesi yetkilisinin verdiği haber hepimizi tedirgin etti. Hamza Bey barajındaki su seviyesinin ölü hacim noktasına gerilediğini ifade etti. Bir yandan da belediyenin sondaj kuyuları vurulduğunu, mağduriyetin giderilebilmesi için hatta 10 yeni sondaj kuyusunun vurulduğunu ifade ettiler.
Günümüzdeki belediye hizmetlerinin daha zor şartlar altında gerçekleşebileceği yine bu olaydan anlaşıldı.
Şehre hizmet için canla başla çalıştıklarını zaman zaman görüyoruz. Belediyenin teslim aldığı durum tabii ki şimdiki hizmetlerini pozitif ve negatif yönde ilerlemesini etkilemektedir.
İşte Hamza Bey barajı inşaat halindeyken hizmete gelen belediyenin şanssızlıklarından birsi değil mi?
2009 yerel seçimlerinde Hamza Bey Barajı’nın Elazığ’ın su sorunlarının çözüleceği yetkili kişi tarafından açıklanmıştı.
O zaman ki dönemin Bakanı, Devlet Su İşleri Genel Müdürü ve il milletvekillerinin beyanları içme suyu için su eylem planı hazırladıklarını, bu barajla da Elazığ’ın kırk yıllık su sorununu çözdüklerini, Elazığ’a en az yaklaşık 40 yıl yetecek kadar su temin edilebileceği, Elazığ’a sadece yaklaşık 80 km uzakta olduğunu basına açıklamışlardı.
Hatta Elazığ merkez yanında Kovancılar, Yurtbaşı, Mollakendi, Şahinkaya, Sarıçubuk beldelerinin içme suyu sorunu da çözülecekti.
2020 ilkbahar ve yaz girişinde sık sık su kesintisi olurdu. Bu devirde su kesintisi neden derdik.
Beyaz masayı arardık. Sürekli aldığımız cevap “Hamza Bey barajındaki su depolara verilecek, çalışmalar yapılıyor” ifadesiydi.
2011 yılında ihale edilip yine 2011 yılının Kasım ayında yer teslimi yapılıp, inşaat başlamıştı. 2015 yılında Kasım ayında da teslim edilecekti. Yıllar geçti 2020 yani geçen yıl Haziran ayında ancak Hamza Bey barajından su almaya başlayan Elazığ, 1 yıl sonra su bitti haberiyle şaşkın, şokta, merakta.
Su kesintisinde aradığımız beyaz masada aldığımız “arıza var, 2 saat sonra, 3 saat sonra su verilecek” ifadeleri bazen bizi sıksa dahi umut veriyordu.
Nasıl olsa sular akacaktı.
Evet, kuraklık oldu, ama bu nasıl hesaptı ki en az 40 yıl ihtiyaca yetecek kadar verilecek su miktarı sadece bir yılda dibe vurdu. Küresel ısınma hiç değerlendirilmemiş olabilir.
Umudumuz belediyemizin yeni açacağı 10 sondaj kuyusunun yakında su ihtiyacını gidermesidir.
Bir diğeri baraj için yağacak yağmuru umutla beklemek.
Suyu tasarruflu kullanmak elbette hepimizin görevi ve bilincinde olmamız gereken konu.
Ancak temizliğin önemi için olmazsa olmamız su kesintisi psikolojimizi de bozuyor.
Elazığ bu defa da yağış alarak dolması beklenen Hamza Bey barajına mahkum olmasın.
Su hayattır.