6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde 24 saat içinde yaşanan deprem felaketi Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerinde 10 büyükşehir başta olmak üzere tüm Türkiye’de neredeyse yaşamın olağan akışını felce uğrattı.
Tüm ülke olarak sosyal mecralarda paylaşılan ölüm acısının görüntüleri ve yağma yapanlara uygulanan şiddeti izlerken travmatize olduk.
21. yüzyılın en büyük afeti olarak nitelenecek depremle birlikte, sosyal medya platformlarında “imgenin pornografisi” tarafından bilincimiz dumura uğratıldı.
Zeynep Sayın Balıkçıoğlu’nun kaleme aldığı “İmgenin Pornografisi” adlı eserinde de belirttiği üzere günümüz sosyal medya platformlarında hem depremzedeleri hem deprem bölgesinden uzakta olan insanlara acının ve şiddetin pornografisi gözler önüne serilerek deprem, acı ve şiddetin simülasyonu tekrar tekrar yaşatıldı.
“Kendi ötesine uzanan herhangi bir varlığın izini sürmeyen” görüntü imgeleri “bakışın doymak bilmez iştahını körüklemekten başka bir şey yapmamaktadırlar.”
Yağma yapanların görüntülerini sosyal mecralardan paylaşmak yağmacıları durdurmayacağı gibi yağma yapmak aklına gelmeyen insanlara “yağma” yapmanın doğal olduğuna dair örnek teşkil edebileceği hiç düşünülmeden paylaşımlar yapıldı.
Sosyal mecradan sırf etkileşim ve takipçi kazanmak için gerçekliği olmayan veya yetkililerce teyit edilmeyen bilgiler dolaşıma sokuldu.
Bu depremin acısı hepimizin acısı…
Bizzat deprem bölgesinde kendi yakınlarımızı kaybettik.
Lakin, acının ve şiddetin pornografik görüntülerini kullanarak depremde can kaybına uğramış insanların acılarından beslenme çabasına sosyal mecralarda girilmesi siyasal ve ideolojik açıdan depreme yol açan fay hatlarından daha tehlikeli olduğuna tanıklık ettik hep birlikte…
Tabii ki burada önemli olan halkın yaptığı paylaşımlardan ziyade yayın kuruluşlarında çalışan gazetecilerin haber yaparken en hızlı haberi yapma heyecanıyla sosyal medya hesaplarından paylaştıkları haberlerde büyük sorumluluk payları var.
Enkazdan çıkarılan yaralı bir yetişkin ya da enkazdan kurtulan çocuğun fotoğraflarının ve videolarının sosyal medya platformlarından paylaşılmasının bu çocukların açık adıyla paylaşılması, çocukların hukuki açıdan kişisel hakları gözetilmeden sembol haline getirilmesi ve yaşadıkları travmayı ömür boyu atlatamamalarına yol açabileceğini unutmamak gerekir.
Depremzedelerle röportaj yaparken psikososyal açıdan eğitim almamış gazetecilerin afetzedelere yaklaşımları son derece üzüntü vericiydi.
Sesini yetkililere duyurmak isteyen, şok geçiren insanlara nasıl davranmaları gerektiğinin eğitimini çalıştıkları yayın organlarınca verilmiş olması gerekirdi.
Eline mikrofon verilen, peşine kamera takılan her gazeteci afet dönemlerinde yayın yapmak, haber yapmak için sahaya indirilmemesi gerekirdi.
Kahramanmaraş merkezli depremde medya mensupları aşırı görüntüye boğdukları sosyal medya platformu sınavından ne yazık ki başarılı olamadılar.
Depremzedeler ve tüm ülke acılıyken enkazdan çıkarılmış cesetlerin görüntülerinin sosyal medyada paylaşılması acının pornografisinden beslenmekten başka ne olabilir ki! Pornografi denilince insanların aklına hemen cinsellik gelebilir.
Yaşanılan büyük felaket sonrası içimizdeki bir ses hep şöyle seslenecek “mezarı olmayanın ruhu belki huzur bulmayacaktır, ama asıl önemlisi, mezarda yatmayanın imgesi ve hatırası belleklerden kazınmakta, bir süre sonra unutulmaktadır.”