Terapiye gitmeyi psikolojik iyiliğin sembolü olarak görmeyen bir toplumuz.
Terapi yeni davranışlar geliştirmek, inançları değiştirmek, hayatımızı yeniden değerlendirmek için kendimize sunduğumuz bir fırsat veya hediyedir.
Ancak bu değişimlerin bize faydası olmayan şeylerden vazgeçmeye karar verene kadar ya da değişimi kabul edene kadar da gerçekleşmez.
Terapi, psikolojinin temel anahtarlarından biridir. Terapide görüşme yani seans kesinlikle gizlidir.
Bu yüzden bazı danışanların neler olduğunu sosyal ağlar aracılığıyla ifşa etmekte sorun yaşamayan Psikologlar’ın çokluğu çok şaşırtıcıdır!
Hem etik açıdan hem danışanları yaraladığını ne kadar vurduğunu düşünmemeleri şaşırtıcı!
Sosyal medyada, danışanın gizliliğini ihlal etmeden bilgi aktarmak sonuçta ticari bir kanca denilebilir.
Çünkü, bu terapistlerin sosyal medyada elbette sergiledikleri şey “büyük başarılar” ve “süper müdahaleler” olarak sunmaktır.
Her zaman iyi bir şekilde çıktıkları ve dünyanın en iyi terapistleri gibi görünmek istemelerinden kaynaklı.
Gerçek şu ki, gerçek terapilerde, terapistler bazen doğrular, bazen yanlışlar ve çoğu zaman elinden geleni yapar.
Gösteri yok, gösteriş yok, kahramanlık yoktur.
Daha sonra, ifşa ettikleri verilerin değiştirildiğini ya da danışanların onları bu şekilde ifşa etmelerine izin verdiğini söylemeleri önemli değil.
Arka plandaki konu aynı: “Müşteri” sahibi olmak için baştan çıkarıcı olmak ve bunlar aracılığıyla kişisel kazanç elde etmek.
Bütün bir sistem bizi tersine itse de terapi uygulayan birinin kendisini sosyal medyada nasıl göründüğünü analiz etmesi çok önemlidir.
Bunun yanında sosyal medya görünür derecede artan terapistler nedeniyle artık neredeyse çok fazla psikoloji bağımlısı insan var.
Örneğin, sosyal medyada yıllardır bir değil, birkaç psikoloğu takip eden birçok kişi, kendi kişisel terapilerini uygulamış olduklarını düşünmüş gibi görülebilir kendisini….sosyal medyada psikolojik konularda gerçek bir “bağımlılık yapan iletişim” kurma biçimi var denilebilir.
Normalleşmelerine rağmen bu insanların bu okumalardan ve etkilerden (çoğunlukla farklı ve uyumsuz yaklaşımlardan) faydalanmadığını ne yazık ki kanıtlıyor.
Hala bir şekilde sorunlarının içinde sıkışıp kalmışlar.
Terapi aslında geçici bir koltuk değneği olmalıdır.
İşlevi kişinin ya da danışanın değiştirmek istediği şeylere ve gelişmesine geçici yardım etmek olmalıdır.
Terapistin amacı, danışan kendi başına yürüyebildiğinde en kısa sürede danışanı terk etmek olmalı.
Bunun yerine, eğer koltuk değneği gibi tutunmaya devam ettirildiklerinde, psikolojik iyiliğin, değişimin hala beklemede kalmasından başka bir şey ifade edemez.
Yanlış ya da eksik bir şekilde belki de danışana bilinçsizce psikolojik bilgileri savunma mekanizması (zeka/kurnazlık) olarak sunmamak içten bile değildir.
Terapi, bir antibiyotik gibi olması gerektiğini de düşünebiliriz. Görevini tamamladıktan sonra vücudu sindirim yoluyla terk edebilmelidir.