“En iyi nasihât, iyi örnek olmaktır.”
Malcolm X’in çerçeveletilip her evin duvarına asılacak bir cümlesi…
Duvarlara asılmadan önce herkesin aklının bir köşesine çivi gibi çakılmalı aslında.
Bir sözün doğru yerde ve doğru zamanda söylenmesi etkisini daha çok artırırdığı gibi örnek bir hareketin etkisi de bir o kadar fazladır. Sözün gücü inkar edilemez.
“Söz ola kestire başı.
Söz ola kese savaşı.
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ide bir söz.”
Yunus Emre bu şiirinde sözün o kudretinden bahseder, kendisi de bunu öyle iyi kullanmıştır ki şiirleri zamana direnerek hatta zamanla daha çok güzelleşerek günümüze kavuşmuştur ve sonraki nesillere de ulaşacaktır.
Bizler maalesef büyük yazarlar veya düşünürler kadar etkili kullanamıyoruz sözün etkisini. O yüzden dile getirilemeyen sözler aslında kişide vücut bulmalı. Nasihat etmeyi seven bir toplumuz ancak işin ironik tarafı ise söylemlerimizle eylemlerimizin birbirinden farklı olmasıdır. Böyle olunca da söyleninenlerin pek bir tesiri olmamamış oluyor.
Nasihat etmek ne kadar kolaysa onu dinlemek de bir o kadar zor gelir insanlara. Çocuklarımıza ve gençlerimize sözlerimizle bir şeyler anlatamıyorsak onlara doğru örnek olarak doğru eylemlerde bulunarak bir şeyleri anlatmaya çalışmalıyız. Çocukluktan başlayıp hayatın birçok döneminde insanlar hep taklit ederek öğrenemeye çalışır. Etraflarında kim varsa onlar gibi oturmaya kalkmaya, konuşmaya vs çalışırlar. “Çocuk evin aynasıdır.” sözü de buradan gelmektedir. Çocukların sokakta oyun oynarken kurduğu cümleler, ortaya koyduğu davranışlar, arkadaşlarıyla iletişimi… onun genel olarak aile yapısını ve aile içi ilişkileri hakkında ipuçları verir.
Günümüzde “Z kuşağı” diye adlandırılan gençlerin birçok hareketinden büyükler genel olarak şikayetçi. Bunun en büyük nedeni onları anlamaya çalışmamak ve dinlememekten gelse de “Bizim zamanımızda böyleydi, şöyledi…” gibi cümlelerin ardına sığınarak onların bu tarz davranışlarından sorumlu olmadıklarını ifade etmeye çalışıyorlar.
Aynı evin içindeki bireyler arasındaki muhabbetin fazla olmadığı bir teknoloji çağındayız. Her şey büyük gelişmeler gösterirken muhabbetin süresi kısalmaya başladı. Muhabbetin ömrünü uzatmak
ve ya kişiler arasındaki iletişimsizliği en aza indirgemeye çalışmak bile birçok sorunun ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Aynı ortamda bulunmamak, bir şeyleri paylaşmamak, aynı şeyler için kafa yormamak ayrılıkları kendisiyle getirir. Çocuklarımızın gözlerine bakarak konuşmaya çalışalım, yaşı kaç olursa olsun onlara ailede bir birey olduğunu hatırlatalım ancak bunları sözlerimizle değil davranış ve tutumlarımızla ortaya koyalım. Gülümselerine de ortak olalım, gözyaşlarına da… Hem ellerinden hem de yüreklerinden tutmaya çalışın…
Çocukları ve gençleri eleştirirken kullanacağınız her olumsuz cümlenin aslında sizden de kaynaklanmış olabileceğini unutmayın. Yıkıcı değil yapıcı sözler sarf etmeye çalışın ve en doğrusu da onlara güzel örnekler teşkil edin.
Çocuklarınızın ayaklarındaki çamurlar sizin ayaklarınızdan bulaşmıştır. Sözlerindeki çirkinlik sizin dilinden dökülmüştür. Nerede yürüğünüze ve dilinizden dökülen sözlere dikkat edin.
SÖYLEM DEĞİL EYLEM!!!
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.