Zor günlerden geçiyoruz.
Bir yanda yurdun çeşitli yerlerinde başlatılan orman yangınlarının yerleşim yerlerine sıçramasıyla yaşanan acı olaylar, diğer yanda bu yangınlara sebep olarak gösterilen Kürt vatandaşlara yönelik yurdun çeşitli yerlerinde başlatılan hadiselerin peșpeșe gelmesi...
Önce yangınları Suriyeli vatandaşların çıkardıklarına dair bazı haberlerin yayılması, Suriyeli vatandaşlara yönelik bir öfkenin oluşmasına neden oldu. Bazı sosyal medya hesaplarında Suriyeliler hedef gösterildi.
Ekonomik olarak zor günler geçiren halk, kendi ülkesinde kalıcı hale gelen Suriyelilere yönelik zaten evvelden beri içten içe bir hazımsızlık besliyordu.
Yangın haberleri bu hazımsızlığı ayyuka çıkardı.
Kendi öz yurdunda sığınmacı olduklarını iddia edenler, 'Suriyeliler ülkelerine dönsün' sloganıyla harekete geçerek tehlikeli bir algı oluşturulmaya çalışıldı...
Bu haberlerin yalanlanmasının ardından, yangınları PKK'ya bağlı 'Ateşin Çocukları' adlı bir gurubun çıkardığına dair haberler dolaşmaya başladı sosyal medyada...
Oluşan öfke Kürtleri hedef haline getirdi.
Manavgat'da yol kesen bir gurubun bazı Kürt vatandașlara yönelik saldırı haberleri düştü haber sitelerine.
Bunu, Ankara Keçiören'de imar barışına uymadıkları için bazı Kürt vatandaşların evlerinin belediye ekiplerince yıkılması izledi.
Üstelik, vatandaşlar evlerindeyken bu yıkımın gerçekleştirildiği iddia ediliyordu.
Ardından Konya Meram'da aynı aileden 7 Kürt vatandaşın 19 kurşunla katledildiği haberleri yürekleri yaktı...
'Sahi neler oluyor' demekten insan kendini alamıyor.
Yetmișli ve seksenli yıllarda Alevi vatandaşlara yönelik yapılan saldırıların bir benzeri bugün yeniden alevlendirilmeye çalışılıyor gibiydi.
Bu oyuna alet olmaya hazır bir yığın insanın olduğunu gördük...
Sosyal medyada taraftar bulmaya çalışan bazı kendini bilmezlerin nefret dili, insanı umutsuzluğa, dahası dehşete düşürmeye yetiyor.
Toplum polisliğine soyunup bu ülkenin sözde sahipleri oldukları iddiasıyla ahkam kesenler, kimlerin bu ülkede kalıcı, kimlerin gidici olduklarına da karar veren merci imasıyla hareket ediyorlar...
Yurdumun sağduyulu nezih, naif insanları bu alçaklığa prim vermeyecektir.
Oynanan oyunun farkına varacak feraseti gösterecektir, diye umut ediyorum.
Yunus Emre'nin dizelerini kendimize şiar edinmeli, insana, insan olduğu için değer vermeliyiz.
"Severiz yaradılanı, yaradandan ötürü."
Bir durumu bu kadar güzel izah edebilecek başka bir cümle yoktur sanırım.
Irkçı zihniyetle, ayrıştırıcı tavır, söz, söylem ve davranışlara tanık olmak son derece çirkin...
Bu ülke bu güne kadar bu anlamda ağır bedeller ödedi.
Bu acılara yenilerini eklemek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmeyelim.
İdeolojiler hayatımıza hükmetmemeli.
Birilerinin değirmenine su taşıyan aracılar olmaktan imtina etmek, sorumlu her vatandaşın onuru, namusu olmalıdır.
Bize lazım olan sağduyu ve ortak akıldır...
Biz, bizi biz eden Anadolu'yuz.
Bakın, Şair Ahmet Arif'in dizleri ne çok şey anlatır: "Anadolu, Beșikler vermişim Nuh'a Salıncaklar, hamaklar Havva Anan dünkü çocuk sayılır Anadolu'yum ben, Tanıyor musun..."