Zor günlerden geçiyoruz.
Her geçen gün, bir önceki günü arar olduk.
Zam yağmuru hayatı zorlaştırmakla kalmıyor, yarınlara dair umutlarımızı da alıp götürüyor.
Bundan sonra ne olacağına dair kimsenin bir öngörüsü yok.
Belki de esas kahredici olanı da bu...
Dövizde, altında ve akaryakıtaki artışlar bütün hayatımızı alt üst etti.
Düğün sezonu olmasına rağmen altındaki bu anormal yükseliş, evlenme hazırlığı yapan gençleri büyük bir çıkmaza sürüklüyor.
Geçenlerde gördüğüm bir gelin arabasının arkasına yazılan yazı, içinde bulunduğumuz durumu da bir bakıma özetliyordu aslında: "Yüz bin lira borçla evleniyoruz, sizce mutlu muyuz?"
Akaryakıt artışları ise, en çok konuşulan konuların başında geliyor.
Mazotun ve benzinin otuz lirayı bulması tarımdan ulaşıma, ticaretten ısınmaya, gıdadan giyeceğe, eğitimden yeme içme sektörüne kadar hemen her sektörü doğrudan etkiliyor.
Yirmi yıldır iktidarda olan Reis ve ekibine olan halk desteği tüm bu yaşananlardan sonra giderek erimeye başladı.
Son seçim anketleri de bu erimeyi doğruluyor.
ORC ve Konda'nın anketlerinde bu erimenin belirgin bir biçimde rakamlara yansıdığını görüyoruz.
Zira yüzde kırkın üzerinde seyreden iktidar, bu anketlerde yüzde otuzların bile altına düşmüş görünüyor. (%27, %28) Anketlerin güvenilirliği tartışılsa da, halkın tencere mücadelesinin Reise olan koşulsuz güveni de ciddi anlamda sarstığı anlaşılıyor.
Tencere demişken, yıllar önce merhum Demirel'in:"Tencerenin düşüremeyeceği iktidar yoktur" gerçeği hala hafızalardaki tazeliğini korurken, Reisin olan bitenler karşısında kalıcı çözüm üretememesi, sevenleri tarafından da artık yüksek sesle dillendirilmeye başlandı.
20 Aralık akşamı Reis KKM (kur korumalı mevduat hesabı) ile vatandaşlarına güven verip, piyasayı canlandırmış, dövizin ateşini de düşürmüştü.
Parası olanlar dövizden vazgeçip KKM ile paralarını TL' de değerlendirmeye başlamışlardı.
Ne de olsa güvence devlet destekliydi ve riski yoktu, aksine kazancı da boldu.
Bir anda hızla düşen doların bu düşüşünü sokaklarda halay çekerek kutlayanlar bile oldu.
Reis bir kez daha halkın gönlünde taht kurmuştu.
Ama daha altı ay geçmeden dolar yeniden 17'lerin üzerine çıkınca, verilen bunca mücadelede de boşa gitmiş oldu.
Zira arka arkaya açılan KKM hesapları ile hazineye binen yük giderek artmış, hazinedeki mevduat KKM ödemeleriyle de hızla erimeye başlamıştı.
Zira bu erimenin öyle birkaç milyarla açıklanmayacak kadar büyük olduğu biliniyor.
Evet, belki tüm dünyada yaşanıyor bu sıkıntılar ama bizim gibi ekonomisi kırılgan bir ülkede bu krizin yansıması çok daha ağır oluyor.
Bankaları harekete geçirerek uygun kredi oranlarıyla vatandaşı kısa vadede borçlandırıp piyasa döngüsünü bir şekilde sağlamayı amaç ediniyor eleştirisi, artık daha sık dillendirilir oldu.
Kalıcı, somut çözümler üretmek yerine yastık altı mevduatı piyasaya kazandırma ve özellikle yabancı girişimcileri ülkeye getirme gayesi, günü kurtarmaya yönelik çabalar olarak dile getiriliyor.
Oysa ülke parası hızla değer kaybederken, dövizin ve altının ateşi düşmek bilmezken, uzun vadede hangi yatırımcı risk alıp yatırım için bizi tercih eder, bilemiyorum.
Şimdilerde Suudi Arabistan'dan geleceği söylenen 150 milyar doların netliğe kavuşması beklenedursun, halkın bekleyecek sabrı kalmadı.
Esnaftan çiftçiye, öğrenciden emekliye, dar gelirliden asgari ücretliye, üreticiden tüketiciye kadar her kesim sesini duyurmaya, meramını bir şekilde dile getirmeye çalışıyor.
Ne de olsa kendi ülkesinde insanca yaşamak herkesin hakkı...