Yeni Zelenda’da yaşanılan son derece üzücü bir terör saldırısı yaşanmıştı yakın zamanda.

Camiye girip makineli silahlarla önüne çıkan masumları kurşunlayarak adeta bir bilgisayar oyununu andıracak bir şekilde müslümanları öldürmüştü bu terörist.

Dünya üzerindeki en tehlikeli düşüncelerden biri ve belki de en tehlikelisi “ırkçılık”tır...

Bu, ideolijden çok psikolojik bir sorundur...

Doğada tartışılmayan renkler ve zevkler her nedense insanların ten rengine gelince farklı bir anlam kazanıyor.

O olayın faili bugünlerde yargı önünde...

Orada öldürülen insanların yakınları, eşleri, dostlarıyla yüzleştirilerek mahkeme ediliyor.

Sevdiklerinizin canına kıyan birinin karşısında konuşmak göründüğü kadar kolay değildir, tıpkı o acıya katlanamanın kolay olmadığı gibi...

Önce Afganistan’dan gelip oraya yerleşen ve orada yıllarca mülteci olduğunu bakışlarıyla bile kendisine hissettirilen bir müslüman konuşuyor...

Söylediklerini birebir olmasa da yakın şekilde aktarayım;

“Bu katilin yüzüne baktığımda hiçbir pişmanlık emaresi göremiyorum ve daha önce hazırladığım yazıyı okumayıp şimdi içimden geçenleri söylemek istiyorum.

Ben bu konuda ona teşekkür etmek istiyorum. Çünkü ben 17 yıldır buraya yaşıyorum ve Afganistan’dan geldim. Hep müslümanlar teröristtir deniliyordu. Şimdi onun yaptığı bu eylemden sonra teröristin aslında dininin, dilinin, ırkının olmadığı gösterdi ve bütün müslümanları akladı..

O olay olduktan sonra ülkeyi terk etmeyi düşündüm ama onun bu tavrını görünce gitmekten vazgeçtim. Burası benim yaşadığım yer, benim ülkem artık... “

Bu cümleleri söylerken teröristin gözlerine bakmadan konuşuyordu. Hemen her cümlesinin sonunda yutkunuyordu gözyaşlarına hakim olmak için.

Daha sonra  bir bayan geliyor...

O da konuştuğunda diğerleri gibi boğazına düğümleniyor sözler ancak kurduğu her cümle dudaklarından dökülürken bakışları teröristin üzerindeydi. 

Cümlesine Kuran-ı Kerimden bir ayetle başladı;

“Allah, kitabında der ki: ‘Kim bir masum canı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibi olur.’ ve sen 51 masum cana kıydın. Onlar da sevdikleriyle beraber olamamanın acısıyla geride 34 eş, 54 çocuk ve 92 eş dostunu geride bıraktı. Hiçbir ücret bana kızımı ve eşimi geri getiremez. Hayatıma tek başıma nasıl devam edebileceğimi hesaplamak zorundayım. O, benim için bir koruyucu, bir imam, bir sırdaş, huzur verici ve en iyi arkadaştı. Yakınlarımın söylememi istediği bir şey de o benim ‘Ertuğrul’umdu. Eşimi kurşunladın, o son nefesini verinceye kadar hayata tutunmak için 48 gün boyunca tam olarak 18 ameliyat geçirdi. Eşimin mertebesi kahramanlıktan şehitliğe, benim de bir eşten şehit eşi mertebesine yükseldi....”

Aslında orada konuşanların hepsi inançlarının ne kadar kuvvetli olduğunu ancak inanç için kimseye kıymamanın gerekli olduğunu gösteriyor. Konuşurken gözlerinde nefretten daha çok acımanın emaresi vardı. 

Kimse ne dilinden ötürü, ne vatanından ötürü, ne de teninin renginden ötürü hor görülmemeli. Çünkü Allah katında renklerin veya yaşanılan coğrafyanın, konuşulan dillerin hiçbir önemi yoktur. Herkes orada eşittir. Asıl fark yapılan amellerdedir. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol