İnsanın normal şartlar altında yaşamasına imkan vermeyen bir dünyada yaşamak zorunda bırakılan mutsuz çocuklara kalacak dünya.
Dört yanı yangın yeri, havada hüzün ve kan kokusu..
İktidar tutkusunun yüksekliğinden aşağısını göremeyenler, vicdanlarının sesini duyamazlar elbette.
İşte bu kıyamet görüntülerinin robotlaşmış insanlarının hükümranlığınadır isyan.
Bu isyana ram olmamış insanların vicdansız, merhametsiz ve ahlaktan yoksun, erdemsiz hükümranlıklarının ilanıdır yüzümüze çarpan.
Onlardan bunun aksini beklemenin komikliğinden ortaya trajedi çıkıyor maalesef.
Tüketimin yaşam biçimini oluşturduğu,
Ayaküstü bir hayatın yaşandığı,
İnsan canının hiçbir değerinin olmadığı,
Çıkar ve bencilliğin her şeyden önemli olduğu,
Hak gasplarının haddinin olmadığı ve sıradanlığa karşı haysiyetli bir duruşun sergilenemediği topraklarda erdemden bahsetmek ne kadar etkili bir söylem olur?
Yaşanan hayatın ölümle kuşatıldığı,
Başkalarına tahammül edemeyen donuk suratlıların varolduğu bir dünyada merhametin vicdanlarda bıraktığı serinlik hissini aramak beyhude çaba olsa gerek.
Adımlar nereden gelip neye gideceği belli olmayan boşluğun bilinmezlerinde uzanırken, savaşın ortasında bulmuşuz kendimizi.
Güç ve çıkar için kini azdıran, plan ve projelerini diğerlerinin ölümü üzerine kuran sapkın psikolojinin anlatım şekli olan savaş, artık siyasetin askeri yöntem ve tekniklerle yapılmasının diğer ismi olmuş.
Bu fütursuzca davranışların felaket getiren sonuçları hep iktidar tutkusundan doğmaktadır.
Kazanılmış insanca değerler ateşe atılırken, iktidar tutkusuna kurban edilen çocuk ve kadınların görüntülerinin arkasındaki ihtişamlı yaşamlar barışı yaralamaktadır.
Topçu Çavuşu Victor Williams’ın savaş sırasında birliğinden kaçmasının paradoksal hikayesidir aşağıda yazılanalar.
“Körfez Savaşı sırasında Topçu Çavuşu Victor Williams, “bu benim savaşım değil” diyerek Almanya’daki birliğinden kaçar.
Ancak savaştan kaçtığı gün yakalanır.
İnsan ancak kendini savunmak için savaşabilir gibi bir düşünceye inanan Victor; “ben sosyalist falan değilim, sadece Irak’ta doğru bir iş yaptığımıza inanmıyorum, o kadar.” der.
Victor’u mahkemede savunan ünlü avukat Helena Kennediy, juriye şu soruyu sorar:
‘Topçu Çavuşu Victor Williams, birliğinden makul bir nedenle mi kaçmıştır?’
Herkes bu soruya ‘tabiki hayır’ şeklinde bir cevap beklerken, Helena Kennediy’nin cevabı şöyle olur:
‘Evet makul bir nedenle kaçmıştır. Çünkü vicdanına aykırı hareket edemeyeceğini hissetmişti’
Savaşın bunca utanmazlığı karşısında Topçu Çavuşu Victor Williams’ın şu tavrından nasiplenmek bir haine destek midir yoksa bir askerin iç dünyasındaki insancıl duygulara boyun eğmesi midir?
İktidar tutkusunun hakimiyet hissi insanı robotlaştırırken erdemli olmanın faziletini Victor’dan öğrenmesi gerekenler ona hain yaftasını vurdular ne yazık ki..