Yeni yıla herkes büyük umutlarla girdi.
Hayata dair içinde taşıdığı umutları yeni yıla yayanlar, beklentiyi de yüksek tutarak yeni yıla olabildiğince enerjik girdi.
Salgın süreci, ardı arkası kesilmeyen zamlar ve ekonomik anlamda yaşanan sıkıntılarla bu hayatta var olma mücadelesi verenler, yeni yılı yepyeni bir başlangıç olarak görmeye başladılar.
Sonuçta yeni yıl herkes için yeni bir oluşum, yeni bir hayat demekti.
Belki daha evvel kaybettiklerini bu yıl telafi edecek, belki ulaşamadığı başarılara bu yıl ulaşacaklardı.
Ne de olsa umut, fakirin ekmeğiydi...
Daha iyi bir yaşamın hayali, umutları yeșertiyor, her dem taze tutuyordu haliyle...
Salgın sürecinde iș yerlerini kapatmak durumunda kalanlar, sağlığından olanlar, yakınlarını yitirenler, işini kaybedenler yeni yılı sıkıntılarından kurtulmak için bir şans olarak görüp ona sımsıkı sarıldılar.
Belki bu yıl, kayıpları telafi edebilmek için yeni bir fırsat olacaktı herkes için...
Şans oyunları ve piyangodan medet umanlar, bayilerin önünde uzun kuyruklar oluşturdu.
Herkesin kendine göre bir hayali vardı.
Kimi kaybettiği işini kazanmanın, kimi de bu ülkeden ayrılmanın hayallerini kuruyordu.
Daha iyi bir yaşam içindi herșey...
İnsanca yaşayabilmek...
Belki de esas anlatılmak isteneni özetleyen iki kelimeydi bu...
Yani umudu olanın her șeyi vardır anlayışı...
Peki ne vardı o hayallerde? Aslında masum isteklerdi. İyi bir iş, dayalı döşeli, güzel bir ev ve konforlu bir araç...
Hayatın zorluğu hayallerimizi de etkiliyordu haliyle...
Gezmek, görmek, keşfetmek yerine, daha kalıcı ve bu hayatta her zaman prim yapacağına inandığı taşınır, taşınmaz gayrımenkullerin esas alınması şaşırtıcı değildi aslında...
Serde kendini garantiye almak vardı ne de olsa...
Bir gün üniversiteden 2 arkadaşımla 15 katlı lüks bir apartmanın önünden geçerken, arkadaşlardan biri, apartmana bakıp derin bir iç çekti ve bize dönerek: "Bu apartmanda kapıcı olmak vardı" dedi. Apartmanın tamamına sahip olmak ya da bir dairenin kendisine ait olmasını istemiyordu.
Bu apartmanda kapıcı olmayı tercih ediyordu...
Yani hayallerimiz bile ütopik, uçuk kaçık değil, daha gerçekçi ve ulaşılabilir olmalı gerçeğine atıfta bulunuyordu bir bakıma...
Beklentiyi yükseltmek hayal kırıklığından başka bir şey vermiyordu ne de olsa...
Deneyimlerimiz öğretti bize bu acı gerçeği.
Hayatta yediğin kazıkların toplamı tecrübeye eșitti çünkü...
Yaşayarak göreceğiz birçok şeyi.
Bazen kaybetmek gerekir, yeni kazanımlar için...
Yeter ki içimizdeki yaşama sevincini ve umudumuzu kaybetmeyelim...
Kazanma sırası bir gün mutlaka bize de gelecektir, en azından uğrayacaktır diye umut edelim.
Ne de olsa umut, fakirin ekmeği...