Vefa, vefakâr sözcüklerini sık kullanırız ve sık duyarız. Vefa birçok kişinin hissettiği gibi benim için de çok anlamlı, insanlığı anlatan ulvi bir sözcüktür.
Vefa insanın insan olduğunu anlatan olgulardan birisidir diyeceğim, ama bu özelliği hayvanlarda da görüyoruz. Mesela sokakta bir kedi veya köpeğe bazen verdiğimiz yiyecek veya onu okşamak, onu bize bağlıyor. Yürüyüş yaparken bizimle yürüyorlar, kediler sevgi gösterisi yapıyor, hatta bazen arabamızın farlarını sanki tanıyor gibi araba ile evimize yanaştığımızda arabamıza doğru koşuyorlar. Hatta dışarıdaki tehlikelere karşı da bizi korumaya alabiliyorlar. İşte kedi veya köpeğin bu yaptıkları vefa değil de nedir? Onların bu davranışlarını her zaman hayranlıkla izlerken, vefa ne güzel bir özellik demeden geçemiyorum.
Vefa denince ne akla gelir? Minnettarlık, sevgi, sevgiyi sürdürme, dostluğu devam ettirmek, sözünde durmak, sadakat akla gelir. Arkadaşlıkta, dostlukta veya ikili ilişkilerde olmazsa olmaz bir duygu olmalıdır.
Günümüzde ne yazık ki bazı kısımlarda kayıp olan bir duygu olma yolunda. Ben sadece o insanlara kendileri için üzülürüm. Çünkü böyle güzel, değerli bir özelliğin kayıp olması, demek insanlar arasındaki çıkara dayalı olmayan bağların kopması demektir. Yani bir yerden çıkarım varsa tanırım, işimi bitirip sırtımı dönerim diye düşünen ve tavır sergileyen bu insanlara vahh.. vah.. demekten başka bir şey söylemek gelmiyor içimden.
Sözünün eri olmak, dostlarını hatırlamak, çıkarsız arayıp sormaktır vefa. Yaşanabilecek küçük olumsuzluk bile bütün iyilikleri silmek, unutmak insanlığa yakışmaz durum.
Hz. Mevlana’nın “Vefasızlara gitme, onlar birer yıkık köprüdür” sözü ne güzel anlatıyor, çok da anlamlıdır.
Bir nesil vefa bildi, vefalı olmayı görev bildi, kendisine yakışanı da vefa bilmektir diye niteledi.
Vefa duygusu çocuklukla birlikte başlar. Çocukta vefa duygusunun oluşup gelişmesi için evde herkesle ve her şeyle kurulan ilişkide vefa duygusu olmalıdır.
Sadece sevilen insana, eşyaya, varlığa saygı değil, sevilmeyen şeylere de saygı gösterilmelidir. Saygı göstermek demek, onu kabullenmek demek de değildir.
Bir insanı kendi adıma değerlendirirken zararı olmuş dahi olsa, eğer iyiliği varsa, ayrı hanelere bırakırım o iyilik kulvarında vefamı kayıp etmemeye çalışırım. Hatasız insan olmaz, farkına vararak veya farkına varmayarak hata yaptık, yapacağız da… Önemli olan, hatanın altında kasıt ve nankörlük olmasın.
Sadece davranışlarda mı veya canlılar arasında mı vefa vardır? Belki ilk anda canlı akla gelir, ama benim gibi bir çok kişinin de cansıza yani eşyaya, sahip olduğu nimetlere de vefa borcu vardır. Bayanlarda bu duygu daha yoğun olabilir.
Mesela kullandığımız aracı gönül rızası ile satıp üst model almaya niyetlensem dahi aracı verirken buruklaşırım, gözlerimden akan yaşa hâkim olamam, aracıma döner döner bakarım.
Buruklaşırken dua ederim.
“Bu aracı sağ salim kullandık, kahrımızı çekti, hayırlı araçtı, biz hayrını gördük. Yeni sahibine de Allah güle güle kullanmayı nasip etsin, hayrını görsün” der anahtarı teslim ederiz.
Bu eşya ile kurduğum gönül bağı ve güzellikler.
Ömrümüzün ve meslek hayatımızın uzun yıllarını Fırat Üniversitesi’nde geçirdik.
Son oturduğumuz üniversite lojmanında 33 yıl oturduk.
Eşimin emekli olmasından dolayı hak olan süreyi beklemeden lojmanı boşaltıp teslim ettik.
Çünkü lojman sırasını bekleyen arkadaşlarımıza bir şans daha doğsun diye düşündük.
33 yıl dile kolay. Bulunduğumuz yaştan 33 yıl geriye gidersem o lojmana geçtiğimiz o yıllarda büyük oğlum (Cihan) 6 yaşındaydı. Küçük oğlum (Serkan) 3 yaşındaydı.
Şimdi Cihan’ın evladı 11 yaşında, Serkan’ın evladı 7 yaşında.
Böyle bir zaman ölçütü yapınca geçen yılları daha iyi anlıyorum.
Ömür geçmiş yani.
Lojmanımızın inşaatı 1988 yılında bitmişti.
O zamanki şartlara göre kullanılabilirliği oldukça iyi sayılırdı.
Tabii ki orada yaşadığımız süre içerisinde sürekli bakım ve tadilat yapmak zorunda kalmıştık. Sonuçta yaşadığımız yerdi.
33 yıl yaşadığımız, çocuklarımızın çocukluklarının, ergenlik dönemlerinin, üniversite öğrencilik yıllarının, evlendikleri, baba oldukları anılarını biriktirdikleri, eşim ve benim çok genç iken girdiğimiz lojmandan hayatımızın ikinci evresi olan emeklilikle çıkmamız, kaldığımız bu süreci sağlıklı, huzurlu geçirmemiz Allah’ın bize lütfu değil de nedir?
Elbette sevdiklerimizin kaybını da o evde yaşadık, hüzünlü günlerimiz de oldu, bu kayıplar kaçınılmaz zaten.
Lojmandaki eşyalar boşaltıldıktan sonra evi temizlettikçe yardımcı bayanın “abla evi boşalttın neden temizleyelim, neden camları silelim…” dediğinde verdiğim cevap “bu evin benim yüreğimdeki yeri ak pak tertemiz, hayırlı evdi, güzel yaşadık, güzel noktayı koyduk güzel terk edeceğim”.
Lojmandan son ayrılırken hıçkırıklarıma engel olamadım.
Yıllarımızın geçtiği lojmanda derin gönül bağım olmuştu.
En önemlisi gönlümce yaşadığım o eve vefa borcum vardı.
Bana çok şey vermişti.
O çatı altında ömrümüzü geçirdik.
Gönül rızasıyla evden çıkardığım bazı eşyalara da baktıkça yine vefa borcum var diye düşündüm.
Yıllarca bize hizmet veren, kullandığımız eşyalardı.
Nasıl vefa duymam o tahtaya, o döşemeye, o mindere…
Sanırım bu karakter sevgili annemden bize kalan güzel bir miras…
Bulunduğumuz ortamın pozitif yanını görerek onu hayırlı kılmak ve geçen yıllarda güzellikleri aramak, olumsuzlukları silmek.
Lojmanda yaşayan bazı arkadaşlarımız lojman şartlarını kötülediklerinde kendime hâkim olamadan tepki gösterirdim.
“Lojmanda yaşamamız için bizi zorlamıyorlar.
Dışarıdan modern ev istiyorsanız buyurun alın çıkın” diyerek belki de onları üzdüm, ama gerçekti. İşte bana göre bu da vefasızlığın örneği değil de ne?
Halen lojmanın önünden geçerken gayri ihtiyari çıktığımız dairenin pencerelerine gözüm ilişiyor.
Evden son çıkışımı video olarak kayıt etmiştim, sonra izlediğimde o yoğun duygularla sanki bilinç altı konuşmamı ve yaptığım duaları dinleyince yine duygulandım. “ben bu evin hayrını gördüm.
Evet, kaçınılmaz kayıp acılarımızı da yaşadık, ama hayatımızın dönüm noktaları bu evde gerçekleşti.
Her kim bu lojmana taşınırsa güle güle otursun, hayrını görsün, hayırlı bir evdi” diye güzel temennilerde bulunmuşum.
Şu an benim çıkarken güzel temennilerde bulunduğum lojmanda çok sevdiğimiz aile oturuyor.
Çiftler lisans eğitiminde öğrencilerimizdi.
Şimdi öğretim üyesi olarak görev yapıyorlar.
Dualar, güzel dilekler inşallah onları bulacak. Gün gelecek onlar da sonrakilere iyi dileklerde bulunarak ayrılacaklar.
Demem o ki, vefa duygusu sadece insanlar arasında değil, diğer canlılar arasında değil, bize hizmet veren eşya, anılarımızın biriktiği ortama da duyulur hem de nasıl duyulur..
İçimizden yok olmayasın VEFA.