En bildik, yaygın eğitim tanımı “Bireyin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla, kasıtlı olarak istendik yönde davranış değişikliği meydana getirme sürecidir.”
(Ertürk, 1984: 12). Farklı birkaç bakış açısına göre; *Eğitim“Yeni kuşakların toplum yaşamında yerlerini almaları için, gerekli bilgi, beceri ve anlayışları edinmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme sürecidir.”
*Eğitim “İnsanın duygusal, bedensel, zihinsel olarak sahip olduğu yeteneklerini belirlenen amaç doğrultusunda geliştirmesidir.”
Literatüre pek girmese de bana göre; “Eğitim, bireyin refleks yayındaki kırılma açısıdır.”
Eğitim görmeyenlerin refleks tepkilerinin eğitim sürecindeki değişimlerini hatırlarsak…
Hangi tanımlamayı tercih ederseniz edin; Eğitim, bireyin kendini tanıma, yaşama hazırlama sürecinde kendini geliştirmesini sağlama yolunda bireye dönük yaşatılan her şeydir.
Değişmeyen tek kriter, yaşantı ürünü olmasıdır.
Eğitim, birey doğduğu andan itibaren başlar, aile, okul ve çevre etkileşimiyle yaşam boyu devam eder.
Bu süreçte eğitim öğrenmeden soyutlanmadan öğrenme ile eş zamanlı ve uyumlu yürütülmesi gereken bir süreçtir...
Bir başka açıdan, insanın ilk yaratılışı sonrası devam eden bir süreçtir.
Bireyin yaratılanların en şereflisi olması, “İnsan Olma” sürecinde, evrensel değerlerin kazandırıldığı ana eksendir…
Hiç unutulmaması gereken yönüyle, eğitimin temel işlevi başarılı ve iyi insan yetiştirmek olduğudur. İyi insan olarak yetişmenin, beraberinde başarıyı da getirdiği istatistiklerle ortaya konmuştur.
İyi insan yetiştirme düzeyimiz; bizi biz kılan, milli ve manevi değerlerimiz ile temeyyüz (kendini gösteren, seçkinleşen.) etmiş, evrensel değerlerimize sahip olan bireylerin yetişmesindeki başarılarımız ile anlam kazanır. •
Hayatımızda bizleri yönlendiren; •
Sağlık gibi biyolojik; •
Güzel-çirkin gibi estetik; •
İyi -kötü gibi ahlaki • Sevap-günah gibi dinî •
Doğru-yanlış gibi mantıksal değerler üzerinde; Toplum tarafından “Her geçen gün, değerlerinden uzaklaşan bir nesil yetişiyor”
“Biz böyle miydik?”
“Yeni yetişen nesil, edepten, doğruluktan, dürüstlükten uzaklaştı, çıkarcı, güvenilmez, nefsinin tatmininden başka bir şey düşünmeyen bir garabete dönüştü”…
eleştirilerinin yapıldığının farkındalığıyla…
Değerler eğitiminin amacı, çocuğun doğuştan getirdiği en iyi tarafı ortaya çıkarmak; kişiliğinin her yönüyle gelişmesini sağlamak; insani mükemmelliğe ulaşmasına yardımcı olmak; bireyi ve toplumu kötü ahlaktan korumak ve kurtarmak, bunun yanında iyi ahlakla donatmak ve devamını sağlamaktır.
Unutulmaması gereken bir diğer husus ta; Değerlerin rol öğrenmesi şeklinde bir sosyal öğrenme olduğudur...
O halde sorguladığımız başarı kalitemizde söz, söylem ve eylemlerimizdeki tutarlılıklarımız ile verdiğimiz eğitim sürecinde
BİZ NEYE ODAKLIYIZ?
Bu sorunun cevabındaki dürüstlüğümüz ve samimiyetimiz, aldığımız cevap, sürecin kalitesini ve sonucunu tartışmasız etkilemektedir. •
Kendimize dürüst olarak, her bir değere ne kadar sahibim? •
Bu değerleri kazandırma sürecinde, ne kadar doğru modelim? •
Bu değerleri kazandırma sürecinde ne yapıyorum?
Soruları ekseninde, hesaba çekilmeden nefsimizi hesaba çekerek “Öz Değerlendirme yaparak” İstikbalimizin teminatı olan çocuklarımızı, bize emanet edilen ve alın, hayata hazırlayın denilen canları, bizi biz kılan, milli ve manevi açıdan evrensel değerlerimizin ana ekseninde ne kadar yetiştiriyoruz.
Her şeyden önce kendimize ne kadar dürüstüz…
Faust’un söylemiyle; “Dürüstlük, yalan söylememekten fazlasıdır.
Doğruyu anlatmak, doğruyu konuşmak, doğruyu yaşamak ve doğruyu sevmektir.” (James E. Faust) sözünü, nefsimizi sorgulama sürecinde merkeze alarak, neslin inşa mesuliyetimizin farkındalığıyla… Göz ardı etmemeliyiz ki; Olduğumuz kadar oldurabiliriz…
Eğitim sürecinde kaybettiğimiz “DEĞERLERİMİZİN” diğer boyutlarını başka yazılarda ele almak üzere, esen kalın…