Akasya, söğüt için “iyi ki yanmış.” demiyor.
Tilki, kirpi için “Bizden değil, gebersin.” demiyor.
Gül, menekşe koparıldığı için” Hak etti.” demiyor.
Patileri yanmış köpeğe “Beter ol!” demiyor başka bir hayvan.
Kökünden sökülmüş ağaca “Bizim bahçenin ağacı değil, hiç de sökülsün.” diye tavır almıyor ormandaki diğer ağaçlar.
Ya insan?
Ağacın memleketi mi olur?
Güneş altında kalan birine “Hey, bizden değilsin. Gölgemden uzak dur!” der mi salkım söğüt?
“Senin ten rengin farklı, bu yüzden suyumdan içme!” der mi bir çeşme?
Dalındaki meyveye uzanan ele “Dokunma sakın, inancın farklı senin!” der mi elma ağacı?
Senin dilin farklı bu yüzden “Sana korkmam.” der mi gül?
Ya insan?
“Sen nefeslenme!” der mi gökyüzü “bizim coğrafyadan değilsin!” diye
“Yol vermiyorum sana!” der mi dağ “Bizim çocuklar değilsiniz!” diye.
“Sen, yüzme!” der mi göl göçmene?
“Islanma sen yağmurumdan!” der mi bulut kendisiyle aynı ideolojiden olmayana?
“Sakın ışığımdan nasiplenme!” der mi güneş aynı tarafta olmayana?
Ya insan?
Salkım domates “Koparma beni!” diye feryat eder mi cinsiyeti farklı olana?
Bülbül, katleder mi sevdiği gülü “Ya benimsin ya kara toprağın.” diye.
Siz hiç gördünüz mü bir meşenin “İçinde neyim var ki?” diyerek yaşadığı ormanı yaktığını?
Ya insan?
Dal yaprağa, yaprak da ağaca küser mi?
Çiçek güneşe, güneş de güle küser mi?
Sincap ağaca, ağaç da ormana küser mi?
Bir ağaç diğer bir ağaca posta koyar mı?
Bir damla diğer bir damlaya çamur atar mı?
Ya insan?