“Saygı görme, değerli bulunma” anlamlarına gelen itibar, kişiden kişiye değişen bir muhteva içermektedir. Neye göre saygı görüyoruz? İnsanlarda değer verdiğimiz şey ne? Bu soruların cevabı bizi itibarı oluşturan düşüncelere götürecektir.
“Ye kürküm ye!” Nasreddin Hoca fıkrasının konusu olan kürk meselesi… Biz konuyu biraz daha genişleterek devam edelim; çünkü malumunuz insanoğlu yerinde durmuyor, sürekli değişiyor. Olumlu ya da olumsuz… Ben sadece kürkü koltuğa da paraya da giydireceğim. Böylece “Ye kürküm, koltuğum, param ye!” şeklinde bir ifade ortaya çıkacak. Diyeceksiniz ki; “kürk ne para ne?” Hayır, öyle düşünmeyin! Orada da çığır açtık. Belki eski zamanlarda kürkün olması itibara yeterliydi; ancak şimdi parayı bulmanız gerekiyor. “Para babası” olmadan gerçek itibarı göremiyorsunuz. Evet, artık günümüzde “para aristokratlığı” başladı. Yani göreceğiniz itibar banka hesabınıza bağlı oluyor. E, insanlar nereden bilecek ki diyeceksiniz. Günümüz insanı dedik ya! Tabii bu bahsettiğim kesim bu itibarın insanlarıdır. Birazdan farklı itibardan da bahsedeceğim. Herkes kendi yerini bilir elbette. Neyse… Konumuzu fazla dağıtmayalım. “Ye param!” meselesinin anlaşıldığını zannediyorum. Gel gelelim koltuk meselesine. Aslında bunlar birbirini tamamlıyor. O kürkü oturduğunuz koltuğa da giydirmelisiniz. Yoksa öyle tabureyle olacak işler değil. Oturduğunuz zaman koltuğu kaplayacaksınız, koltuk sizi saracak, gelenler size hayran hayran bakacak. Ha, işte şimdi ye koltuğum da tamamdır! Gördün mü? İtibarın hızla yükselmeye başladı. Dediğim gibi her ne kadar kürk; makamı, parayı simgelese de bunlar kendi içinde ayrı itibarı getirmeye başladığından ayırma lüzumu gördüm. Giydiğiniz elbiseler zenginliği, belli bir makamı çağrıştırsa da sonuç itibariyle ayrı bir saygı görüyor.
Asıl üstünlüğün Allah katında olduğunu bilmeyenimiz yoktur. O da elbette takva iledir. Yani esas olan Allah’a (c.c) yakınlıktır. Bir insana saygı göstereceksek bu yüzden olmalıdır. Doğru sözlü, adil, işinin hakkını veren, ibadetlerini dosdoğru yapan… Burada kastettiğimiz kişinin amirine saygı göstermemesi değil elbette. Her insana karşı saygılı olmalıyız. Tabii yukarıda anlatılanı anladınız. Bu makamlara insanlar gelmesin de demiyorum; ancak değerlerini kaybetmesin diyorum. Bir insan kuyumcuda çalışsa dâhi Allah’ı unutmadan, doğruluktan ayrılmadan çalışabilir. O halde olması gerekeni olması gerektiği şekilde yapalım.
Değer yargılarımızda bu denli ciddi değişiklikler görünüyorsa demek ki ortada ciddi problem var. Tabi, iyi biliyoruz ki peygamberimizden (s.a.v) her ayrı geçen gün biraz daha gaflete dalıyoruz. Yani yarın daha çok kötüye gidiyor. İşte, ahir zaman dedikleri budur. Bunu mazeret olarak ileri sürüp gaflette devam etmek mi gerekiyor? Elbette hayır. Her insan şu an elini vicdanına koyup yaptıklarını, yapmak istediklerini, dününü, bugününü, yarınını sorgulamalı. İç muhasebe yapmalı.
Ben Allah için hepinizi seviyorum; ancak Allah’a daha yakın olanınızı daha çok seviyorum. Selamlarımı ve saygılarımı sunarım.