Hiç unutmam. Sene 1999, üniversiteyi daha yeni bitirmiştim. Bir an evvel hayata atılıp para kazanmam gerekiyordu. Askerlik yapmamış olmam, bütün planlarımı rafa kaldırıyordu. Askerlik şubesine gittim ve beni hemen askere gönderin dedim. Bunun için bir yıla yakın süre beklemem gerektiğini söylediler. İş kurmam için ya 1 yıl beklemem gerekiyordu ya da 1 yıllığına bir yerlerde çalışmam gerekiyordu. Bu da tüm hayat planlarımı 1 yıl ertelemem anlamına geliyordu.

                Aslında yazımın konusu tam da burada başlıyor…

                Hayat planlarımı kördüğüm yapan bu duruma bir çözüm bulmam gerekiyordu. Aklıma ilk gelen, o dönem Elazığ Milletvekili olan Mehmet Ağar olmuştu. Kendisini dünya gözüyle görmüşlüğüm olmasa da, onunla ilgili anlatılan Elazığ insanının her daim yanında olduğuna dair hikâyeler, onun yanına giderek çok rahat bir şekilde derdimi anlatabileceğim hissini bende oluşturmuştu.

                O kadar rahattım ki, hiç randevu bile almadan otobüse atlayıp Ankara’ya, meclise gittim. Şansıma Mehmet Ağar meclisteydi. Sekreterine Mehmet Ağar ile görüşmek istediğimi ve Elazığlı hemşerisi olduğumu söyledim. Mehmet Ağar beni hiç bekletmeden kabul etti.

                Duyduğum meşhur bir hikâye de Elazığlı Gakko Dayının Mehmet Ağar ile ilgili “ Meclise gitsin horoz gibi gezsin” hikâyesiydi.

                Odasına gittiğimde aynen horoz gibi başı dik oturuyordu! Gurur duymuştum, Mehmet Ağar Elazığlı olduğu için. Hal hatır sorduktan sonra kendilerine sıkıntımı arz ettim. Ses tonunu hiç unutmam. “Kızım bana Milli Savunma bakanlığının emir subayını bağla” dedi.  Sonra; “ Yarbayım, millet askerlikten kaçıyor, siz benim hemşerimi askere göndermiyorsunuz. Bu nasıl iştir? Kartvizitimle beraber kendisini size gönderiyorum. Hemşerimin işini hemen halledin!” dedi ve benim problemim anında çözülüvermişti.

                Aslında Mehmet Ağar ile ilgili bu tarz hikayeler bizim jenerasyon için çok normal, çünkü hemen hemen herkes bu tarz hikayelere konu olacak mevzuları yaşamıştır.

                Yine biraz uzun bir yazı olacak galiba. “Biraz” kısmını okumaya devam etmeniz için kullanıyorum!

                Elazığ siyasi tarihine baktığımız zaman efsane diye hatırlayacağımız tartışmasız 2 isim vardır. Eski dönemlerden Rahmetli Ali Rıza Septioğlu ve yakın geçmişte Mehmet Ağar. Ben üçüncü bir ismi sayamıyorum, kimse kusura bakmasın.

                Binlerce işsiz gencimizin polis olmasını sağlayan Mehmet Ağar’ı Elazığ halkı rekor oyla bağımsız milletvekili seçerken kaliteli gül suyu sattığı için seçmedi! O günlerde Mehmet Ağar için “derin devlet!” diye gurur duyanlar şimdilerde güvercin taklası atmaya başlamışlar! Biliyorsunuz güvercinler geriye doğru takla atarlar!

                Her neyse, derin veya değil, ben bir Elazığlı olduğu için Mehmet Ağar ile gurur duyuyorum…

                Tolga Ağar 2018 seçimlerinde AK Parti’den Elazığ üçüncü sıra milletvekili olduğu zaman hem Mehmet Ağar’ın emaneti hem de Elazığ halkının yıllardır hasret kaldığı horoz vekil beklentileri ile seçilmişti. Herkes; egolu, asabi, kendini beğenmiş, sert mizaçlı bir Tolga Ağar bekliyordu. Ne de olsa koskoca Mehmet Ağar’ın oğluydu! (Mehmet Ağar’ı gerçekten tanıyanların bu şekilde beklentisi olmadı. Ayrı mevzu) Ama herkesin beklentilerinin aksine Tolga Ağar, naif, tevazulu ve hoşgörülüydü. Oysa bizim millete yumuşak da olsa diken yarıyordu!

                Tolga Ağar ile yakın bir hukukum olduğu söylenemez. Az çok adam tanıyan bir kardeşiniz olarak, Tolga Ağar ile ilk seçildiği dönemlerde yapmış olduğumuz birkaç sohbetimizde gerçekten bu şehre hizmet etmek için, Elazığ’ın yıllardır çözülemeyen problemlerini çözmek için, ne kadar istekli, ne kadar heyecanlı ve arzulu olduğuna şahit olmuştum. Yani Elazığ halkı gibi benim de Tolga Ağar’dan Elazığ’a yapacağı hizmetler konusunda ümidim ziyadesi ile fazlaydı.

                Tolga Ağar’ın vekilliğinin daha ilk yılında Elazığ’daki şer odakları ilk iftiralarını patlatmıştı bile. Namussuz namuslular(!) ilk kroşeyi Tolga Ağar’a atmıştı! Kendi memleketinden böylesi bir iftirayı hiç beklemeyen Tolga Ağar daha ne olduğunu anlamadan ikinci ve ölümcül kroşeyi de memleketi olan Elazığ dan yiyordu…

                Tolga Ağar’a bu defa atılan iftira o kadar şerefsizceydi ki! Namus, onur ve vicdan sahibi hiç kimsenin inanmayacağı türdendi.

                Mehmet Ağar ve Tolga Ağar’ın hasımları hiç bu fırsatı kaçırır mı? Tabi ki de kaçırmaz! Sedat Peker bu iftirayı gündeme getirerek Mehmet Ağar ve Tolga Ağar’ı tüm Türkiye’nin gözünde itibarsızlaştırmak istiyordu. Tolga Ağar açısından en üzücü olanı ise bu iftiranın başlangıç yerinin kendi memleketi olan Elazığ olmasıydı.

                Her şehrin şerefsizleri mutlaka vardır. Bu iftiranın merkezinin Elazığ olması tabi ki beni fazlasıyla üzmüştür. Ancak beni kahreden şey ise bu şerefsizce atılan iftiraya karşı Elazığ halkının ve Elazığ siyasilerinin Tolga Ağar’a sahip çıkmamasıdır. (Sessiz çoğunluğu tenzih ederim. Asil Elazığ insanını temsil eden çoğunluğun bu şehre sürülen karalarda her defasında sürekli sessiz kalması ayrı bir yazı konusu olabilir.)

                Bu iftira ile alakalı hiçbir dava açılmamasına rağmen, Tolga Ağar dava açarak bu iftirayı atan ve yayan herkese kanunlar önünde gerekli cevabı vermiş ve dava sonucu itibari iftira atanlar hesap vermeye başlamıştır. Minareyi çalan kılıfını uydururmuş diyen şerefsizler, böyle bir iftiranın % 1 bile doğru olma olasılığına karşılık tüm şer odaklarının hiçbir dava açmamalarına da mutlaka bir kılıf bulmuşlardır!

                Sedat Peker yaptığı açıklamalar ile Ak Parti’yi, dolayısı ile Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef almıştı. Youtube’da izlediğim bir videoda Rize’de, Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan Sedat Peker halka soruluyordu. Sedat Peker de Rizeli biliyorsunuz. Röportaj veren vatandaşın % 90’ı Sedat Peker’i övüyordu. Ben o videoyu izledikten sonra Tolga Ağar’a sahip çıkmayan Elazığlı adına kahretmiştim.

                Belki de Tolga Ağar Elazığ’ın istediği tarzda vekil olamadı. Elazığ halkının beklentilerini karşılayamadı. Bunu oturup tartışabiliriz. Çok mu önemli? Ama Elazığ’da yediği darbeleri de belki hayatı boyunca başka hiçbir yerde yemedi.

                Elazığ’dan bir Tolga Ağar geçti…

Kendi adına belki buruk, belki hüzünlü, belki de kırık… Haklı sebepleri de olsa belki eksikleri olduğu için eleştirdik. Ancak Mehmet Ağar’ın emanetine ve çok iyi bir karakter olan Tolga Ağar’a sahip çıkamadığımız içinde ben kendi adıma özür diliyorum!

                O süreçte her türlü mücadeleyi verdiğimi Tolga Ağar’ın kendisi de çok iyi biliyor. Keşke o zaman köşe yazıyor olsaydım da şerefsizce atılan iftiraları yazabilseydim. Biraz geç de olsa, tarihe vicdanlı bir duruş sergilemek adına yazıyı yazdım. Benim vicdanım rahat.                

Değerlerimizi; kınalı keklik diyerek, türlü türlü iftiralar atarak bir bir kaybettik. Elazığ adına Türkiye’de ismi geçen hiçbir değerimiz kalmadı. Yüzün Ağar’dı mı Elazığ!

Mehmet Ağar, Tolga Ağar…

Onlar ne kaybetti, biz ne kaybettik?

Söyleyeyim…

“Ağar” soyadı her yerde ve zamanda bu ülkede anlayana efsanedir!

Tekraren, yüzün Ağar’dı mı Elazığ!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol