Son günlerde Z kusağı çok konuşulmaya başlandı.
Onlara hak verenler de var, şımarık bir nesil diyenler de... 2023 seçimlerinde 64 milyon seçmen oy kullanacak ve bunun 18 milyonu da Z kuşağı denen yeni seçmenlerden olușacak.
Haliyle bu 18 milyon yeni seçmen, seçime girecek siyasi partilerin de iştahını kabartıyor.
Bu sebeple onları bir şekilde kendi yanlarına çekip kazanmaya çalışıyorlar.
Bunu başaracak parti ülkede yeni bir oluşumu da tek başına başlatabilir.
Bu sebeple başta iktidar partisi olmak üzere, tüm siyasi partiler bu kitleyi yanlarına çekebilmek için her yolu deniyor.
Peki kimdir bu Z kușağı? Z kușağı gözlerini bu iktidarla açtı.
Dolaysıyla orta yaşlarını süren insanların kuyruk trajedisinin ne olduğunu bilmezler.
Yamalı pantolonla okula gitmek zorunda kalmanın acısını anlayamazlar.
Zora gelemez, çalışmayı sevmez, olan'la yetinmeyi bilmez, sabretmenin erdeminden de uzaktırlar...
'Yok' kelimesi lugatlarında pek yer almaz.
Çünkü genelde hemen her istedikleri imkanlar çerçevesinde karşılamaya çalışılmıştır.
Bu sebeple çoğu aza kanaat etmek gibi bir anlayışa sahip değildir.
Teknolojiyi yakından takip ederler.
Son çıkan telefonların özellikleri kendi aralarındaki yazışmaların da ilk sıralarında yer alır.
Yeni araçların özellikleri, leptoplar, yeni sanal oyunlar, yüksel libidonun getirdiği karșı cinse ilgi, futbol ve tik tok videoları onların olmazsa olmazıdır.
Vur abalıya yaparak onları rencide etmek niyetinde değilim ama çoğu gelecek anlamında bizlere çok da umut vermiyor ne yazık ki...
Yanlış akıl yürütmeler, yanlış çıkarımlar ve yanlış kıyaslamalar sokak röportajlarında ekranlara yansıyanlar olarak çıktı karşımıza bugüne kadar...
'Geleceğimiz bunlara kaldıysa vay halimize' diye hayıflananların sayısı hiç de az değil.
Onlar için 'Çocuk yetiştirmeyi bilmeyenlerin, başına buyruk yetişen şımarık evlatları' diyenler de var...
'Ben görmedim, ben yaşamadım bari evladım benim çektiklerimi çekmesin' anlayışının yansıması diyenler de...
Suriyeliler için "küpe takanları, saç uzatanları, son model telefonlarla orda burda fink atıp, gününü gün edenleri artık ülkemde görmek istemiyorum" diyen birine yazılan cevap çok manidardı: "Suriyeliler bu ülkeye 2011 de gelmeye başladı. Yani 7, 8 yaşında ülkemize gelmiş bir Suriyeli çocuk, bugün 17, 18 yaşında. Kime özenerek bu hale geldiler acaba?
Dönün de kendinizi bi sorgulayın" demişti. Üzerinde biraz düşünün derim...
Elbette gençlerimiz bizim geleceğimiz, her şeyimiz. İsteriz ki, geride okuyan, araştıran, sorgulayan, eleştiren bir nesil bırakabilelim.
Gelecek adına kaygı duymadan, onlarla gurur duyabilelim.
Siyasi tercihleri ne olursa olsun, bunu birilerinin güdümünde kalarak değil, kendi özgür iradeleriyle belirleyebilsinler, geçmişini bilerek bugününü yaşasınlar istiyoruz.
Geleceğe dair üretken ve kararlı olmaları sanırım herkesin ortak temennisi...
Son sözüm anne babalara...
Çocuklarınızı kendi haline bırakmayın.
Onlara zaman ayırın.
Deneyimlerinizi onlarla paylaşın.
Sabretmenin faziletinden, bizi biz eden değerlerden, inanç kültürümüzden ve geçmişimizden bahsedin.
Gerçi bu kuşak tavsiyeye de çok açık değil.
Vaaz dinleyecek sabırları da pek yok.
Bunu onların dünyasına girerek yapabilmek gerek.
O da çok kolay değil ama zorluklar așılmak içindir, hele de aşılmaya mecbursa...