Son bir yıldır Covid belasından dolayı ayların, mevsimlerin güzelliğini görmeden günlerimizi geçiriyoruz.
Hatta zaman zaman yaz mevsimi de geçti, bir kış daha görmeden, güzelliğini yaşamadan yine geçti diye de hayıflanıyoruz.
İşte yine geçen ayların farkına varmadan, ilkbaharın son ayına giriyoruz.
30 gün sonra yaz mevsimi başlayacak.
Her insanın sevdiği, hoşlandığı mevsim farklı olabilir.
Bu farklılığa neden ise bazen o mevsimin insanın yaşamına olan etkisidir, bazen psikolojik anlamda etkilenmesidir.
Çoğumuz sanırım ilkbaharı daha çok severiz.
Hem toprak uyanıyor, hem doğa bir başka güzel oluyor, hem ısınma problemi olanlar için ekonomik bir mevsim, hem çiftçinin hasılat alma heyecanıyla, şevkle koşturduğu zaman.
Bahar bir başkadır.
Yeni bir yaşamın başlangıcı hissini uyandırdığından olacak ki insanlarda mutluluk hissi uyandırır.
Her zaman 1 Mayıs tarihinde ben yine çocukluğuma giderim.
1 Mayıs yine resmi tatildi.
Mutlaka okullar ve aileler piknik programı yaparlardı. Elbette ki o yaşlarda çocuğun arkadaşları ile okul dışında bir yerde buluşması, eğlenmesi daha anlamlıydı.
Okul arkadaşlarımız ile pikniğe gitmeyi tercih etsem de öncelikle annemin engeliyle karşılaşırdım.
Ailemin o zamana göre bizi daha özgür yetiştirmelerine, birçok imkânları sunmalarına rağmen bazı konularda da esnemeyen kuralları vardı.
İlk izin bariyeri annemdi. Annemden onay aldıktan sonra babama izin isteği giderdi.
Annem öyle bir süzgeçten geçirirdi ki babama giden izin onayı geri dönmezdi zaten.
Ben de anne olduktan sonra anladım ki zaten onlar da belki sahne arkası söz birliği ediyorlardı.
Anneme okul arkadaşlarım ve öğretmenlerimle pikniğe gitme isteğimi söylediğimde, annem cümlemin bitmesini beklemeden ret ederdi.
Zaman geçince anladık ki 1 Mayıs Bahar Bayramı olmakla birlikte hikâyesi de varmış.
1 Mayıs 1886 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde haftada 6 gün ve günde 12 saat çalışan işçiler günde 8 saat çalışmayı talep ederek işi bıraktılar. O güne kadar görülmeyen bir beraberliği yaşadılar.
Chicago’da zencilerin giremediği Ulusal Park’a kadar zenci ve beyazlar kol kola yürüyerek güç birliği yaptıklarını o gün anlattılar.
Takip eden günlerde hararetle devam eden protestolar 4 Mayıs tarihinde Haytmarket olayına neden olmuştu. Yapılan yasal baskılardan sonra 1889 yılına kadar bir eylem yapılamamıştı.
O yıllarda bir Fransız işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs tarihinin “Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kutlanmasına karar verilmişti. Amaçları kapitalizm sisteme karşı insanca yaşama mücadelesiydi.
Bu mücadele sonucunda birçok ülkede bu 8 saatlik iş günü kabul edildi.
Halen günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti, Vietnam, Küba, Nepal, Kore gibi sosyalist ülkeler başta olmak üzere “Emek Bayramı”, “İşçi Bayramı”, “1 Mayıs Bayramı” gibi isimler altında kutlanmakta ve o gün tatil edilmektedir.
Türkiye’de ne zaman 1 Mayıs anlam buldu?
Türkiye’de ilk defa 1912 yılında İstanbul’da 1 Mayıs kutlamaları yapıldı.
1923 yılında TBMM aldığı karar ile 1 Mayıs günü İşçi Bayramı adıyla resmi tatil kabul edildi.
Ancak takip eden yıllarda kutlamalar yasaklandı. 1935 yılında “Bahar ve Çiçek Bayramı” adı altında kutlanmaya başlandı ve tatil ilan edildi. Gerçek anlamda da olduğu gibi tam baharın hissedildiği günde bahar şöleni gibi yaşanmaya başlandı.
1976 yılında Taksim Meydanında Devrimci İşçi Sendikalarının organizasyonu ile kalabalık bir kitle tarafından kutlamalar yapılmıştı.
Bizim kuşağın hatırlayacağı gibi 1977 yılında yine aynı meydanda toplanıldı.
Geçmiş yıllara oranla çok daha kalabalık kitlenin olduğu yerde silahlar kullanılınca ölen ve yaralananlar oldu.
Katılımcıların bir kısmı da izdihamda ezilerek öldü. İşte bu olay zihinlere 1 Mayıs’ı kanlı olarak iz bıraktı.
Sonraki yıl güvenlik nedeniyle etkinlik yapılmasına yeniden izin verilmedi.
1981 yılında da 1 Mayıs günü resmi tatil olmaktan çıkarıldı ve 2009 yılına kadar resmi kutlamalar yapılmadı.
Türkiye’de 22 Nisan 2009 tarihinde kabul edilen yasa ile 1 Mayıs yeniden bayram ve tatil günü olarak ilan edildi.
O tarihe kadar! Mayıs etkinliklerini her yıl televizyonda haberlerde keyif ile izlerdik.
Ancak 1977 olaylarından sonra 1 Mayıs etkinliklerini haberlerde korkuyla bekliyoruz acaba yanan can var mı diye?
Acaba ağlayacak anne, eş, çocuk var mı diye?
Ne kadar acı değil mi?
Yazık, gerçekten çok yazık bu asil topluma.
Özümüzden uzaklaştırıldık.
1 Mayıs Bahar Bayramı, Emek ve Dayanışma günü bütün toplum için anlamlıdır ve değerlidir.
Covid’den dolayı tam kapanma kararı olduğu için bu yıl zaten kutlama yapılamayacak.
Dileğimiz gelecek yıllarda omuz omuza, kol kola, dostça kutlayacağımız nice 1 Mayıs’lar olsun.
1 Mayıs Bahar Bayramı, Emek ve Dayanışma günü kutlu olsun. Tek yürek olsun, tek ses olsun.