3 Aralık tarihi “Dünya Engelliler Günü” olarak anılmaktadır.
Engelli birey kimdir?
Engellilik insanlığın ortak sorunudur.
Doğum öncesi veya doğum sonrası çeşitli nedenler ile fiziksel veya zihinsel bir sorunu nedeniyle hareketleri, fonksiyonları, duyuları kısıtlanan ya da işlevlerini hiç ya da kısmen yerine getiremeyen bireylerdir.
Günlük ihtiyaçlarını karşılamada güçlükleri olan bireylerdir.
Engellilik genetik olabildiği için anne karnındayken engel şekillenebilir, doğum esnasında olabilir, sonradan geçirilen bir kaza sonucu olabilir, bir hastalık sonrası olabilir.
Nedeni ne olursa olsun bir insanın kendi engeli ile baş başa kalması veya başkasının yardımına mahkûm olması, şüphesiz bireyin kendisi ve ailesi için yaşamın zor evreleridir.
Yaşamın her kesitinde engelli birey görmek mümkün.
Bazen üzülerek bakarız, bazen empati yaparız, bazen birey adına ne yapabiliriz diye düşünürüz, bazen küçük dokunuşlar yaparız, bazen başımızı çevirir geçeriz. Her ne yaparsak yapalım yaşayan bilir o sıkıntıyı.
Gün geçtikçe engelli bireylerin sosyal yaşama dâhil edilebilmeleri için kurumların da çaba içerisinde olduğunu görüyoruz.
Üniversitelerde Engelliler Araştırma Merkezleri kuruldu. Üniversitemizde 2008 yılında “İşitme Engelliler Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi” adı altında faaliyete başlamıştı.
07 Mayıs 2009 tarihinde Üniversitemiz Rektörlüğünün teklifi ve YÖK 2547 sayılı Kanunu esas alarak “Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi” adı altında yeni bir oluşumla hizmet verilmesine onay verdi.
Bu merkezin hedefleri büyüktür.
En büyük hedeflerinden birisini tek cümleye sığdırırsam üniversitemizin ve kampüsün engelsiz olması için fiziksel eksikliklerin giderilmesidir.
Engellilerin yaşam kalitesini artıracak projeler geliştirmek, onlara kendilerini, becerilerini anlatabilecekleri ortamlar yaratmaktır.
Onlara yaşamı kolaylaştırmak için ne kadar fiziki ortam sağlanmaya çalışılıyor ise de ruhlarına dokunmanın çok anlamlı olduğunun farkındayız.
Merkezin amaçları ve hedefleri fazladır. Mutlaka yerine getirebilen hizmetler de oldu, imkânsızlıklar nedeniyle yapılamayanlar da oldu.
Her 3 Aralık Dünya Engelliler Günü ve 10-16 Mayıs tarihleri arasında Dünya Engelliler Haftasında çeşitli etkinlikler yapılır.
Her yıl bu etkinlikler içerisinde bulunuyorum.
Çeşitli hayat hikâyeleri dinliyorum.
Çoğu katılımcı gibi dinlerken gözyaşlarıma hâkim olamıyorum.
3 Aralık 2021 Cuma günü 4 engelli gencimizin hayat ve başarı hikâyelerini dinlerken etkilenmemek elden değildi.
Programa davet edilen o pırıl pırıl gençlerimizden izin alarak engellerini ve ifadelerini sizinle paylaşmak istedim.
Doğuştan işitme engeli olan Ali Özyalçın’ın durumu ancak 4 yaşında fark edilir.
Fırat Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinde öğrencidir. Türkiye Yüzme Şampiyonasında birincilik derecesi almıştır.
Olimpiyatlara hazırlanan Ali Özyalçın hayalinin olimpiyatlarda Türk Bayrağını göndere çektirmek istediğini ifade etmesi de ayrı anlam buldu.
Bazı çalışmalarında kendisini anlatır gibiydi.
Ortopedik engelli Doğukan Gülbaş yine üniversitemiz Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi.
Doğukan kırılgan kemik hastalığını 3 yaşından sonra hissetmeye başlamış.
Bu hastalık nedeniyle sol bacağı ve dişlerinde fonksiyon kaybı olduğunu anlattı.
Zihinsel ve fiziksel olarak güçlü kalması gerekliliğine inanarak güzel sanatlara yönelmiş.
Çalışmaları sergilendi, beğeni topladı.
Her bir resim ayrı anlam ifade ediyordu. Özellikle karakalem çalışmaları muhteşemdi.
29 yaşında olan Erhan Karaman Biyo mühendislik bölüm doktora öğrencisi.
12 yaşından itibaren yani 17 yıldır düşen kas hastalığı nedeniyle tekerlekli sandalyeye bağlı kaldığını, 3 şiir kitabının basılı olduğunu, müzik hayatında beste yaparak sahne aldığını, TRT Müzik kanalında “Müzik Hayattır” programına katıldığını, hayatına bu şekilde anlam verdiğini ifade etti.
Sevgili Erhan Karaman’ın kendi cümleleri ile duygularını aktarıyorum.
“17 yıldır tekerlekli sandalye kullanıyorum ve son beş yıldır konuşmacı olarak üniversitelere ve liselerde yer alıyorum.
Toplumda olan durumumuzu, insanların bize karşı sergilediği tutum ve davranışlarını, bizim kendi içimizde verdiğimiz savaşı ve savaşa yaşantının etkisini anlatıyorum.
Bizler rüzgâra karşı direnen zayıf fidanlarız.
Kırılmaya oldukça müsait, çoğumuz güçsüz ve bir canlı olduğumuzu unutacak kadar bitkin. Yalnızca yanımızda bizi tutacak desteklere ihtiyacımız var bu kavgada.
Yıllardır bir engelli olarak yaşadığımdan çok fazla engelli arkadaşım oldu ve fazlasıyla bu durumu onlarla görüştüğümde hepsi toplumda kendisini normal bir insan gibi hissetmek istiyor.
Bizim normalleşmeye böylesine ihtiyacımız varken, böylesine özel günlerde bile tek bir alanda bizi bir araya getirilmesi bize iyi gelmez. Bizim topluma kazandırılmamız gerekiliyor.
Bizim tiyatrolara gitmeye, kafelerde sağlıklı insanlarla oturmaya, kamplar yapmaya, korkulmadan otobüslere binmeye, okula gitmeye, sokakta hiçbir yere takılmadan gezebilmeye ihtiyacımız var.
Görmezden gelinmezken çok dikkatli bakışlar atılmadan yaşamaya ihtiyacımız var.
Yalnızca bir gün değil her gün ve her gün be her gün! Bunun farkında olunmasına ihtiyaç var.
Çünkü dünya gerçekten farklı bir mecra, dönerken her düşünebiliyor birini.
Yarından söz ederken yalnızca dil ile değil, yürekten bunun bilinmesine herkesin ihtiyacı var.
Yalnızca normal bir yaşama sahip olmak için çabalıyorum. İstersek başarabiliriz, kolaylaştırabilir ve destek olabiliriz.
En kötüsü engel olmayınız yaşamımıza.
Ben Erhan Karaman.
Yalnızca sınavımın farkında olan biriyim.” İşte Erhan böyle seslendi.
Bir başka can sevgili Nurcihan Ekinci. “Doğduğum bölge, coğrafya kaderimdir” diyerek nasıl engelli olduğunu anlattı.
5-6 yaşlarında damdan düşer, bazı ihmalkârlıktan dolayı sol kolu kangren olur ve kolunu kayıp eder.
Üniversite eğitimine başlar, felsefe okur ancak ilk 2 yıldan sonra hedefinin spor alanı olduğuna inanır ve Fırat Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesine gelir.
Başarıdan başarıya koşar.
İşte hayat dolu Nurcihan duygularını şöyle dile getirir. Aynı aktarıyorum size.
“Spor ile değişen bir hayat.
20 yıl önce yapılan yanlış tedaviden sonra hareketsiz pasif bir yaşam yanı sıra çocukluk hayalleri ile dibinde olduğum kuyuda debelendim durdum, oysa dipsiz bildiğimiz kuyular bildiğimiz kadar da karanlık ve dipsiz değil, her gece sabah uyandığımda kolumun olmasını diledim Allah'tan.
Bu da Allah için imkânsız bir şey değildi sanırım.
Her bir gün kolumun sabah uyandığımda uzamış, eski haline geliş hayalini kurdum. Protezlerle olan mücadelem de belki bu yüzden uzun sürdü.
Bir süre omuzlarıma yük yaptım protezleri sanki; omuzlarımda, yaşama tutunma mücadelesi, coğrafyanın verdiği ağır olumsuz şartlar yetmiyormuş gibi bir de omuzlarıma protez yükünü eklemiştim. Spor ile protezi rafa kaldırdım, yeni bir kimlik, yepyeni bir kişilik ve muhteşem bir özgüven serüveni kazandım.
İnsanın hayatında adeta devrim niteliğinde yenilikler yapması mümkün olabiliyor, tabi ki bu oturarak değil, harekete geçerek oluyor.
Şöyle bir geriye dönüp baktığımda ise kendime sadece şu sözü söyleyebiliyorum.
Nereden nereye…
Sen de bir amaç için yaşamak istiyorsan durma ve harekete geç. S
poru hayatımıza bir görev gibi değil, hayatımızın bir parçası ve prensiplerimizin arasına koyarsak bizi mutlu bir insan yapması mümkündür.
Çünkü yaşamak için çok sebebimiz var.
Sizlere yapacağım naçizane tavsiyem şunlardır.
Yüreğinizden sevgiyi eksik etmeyin, kendinizi ve insanları sevin.” Dedi.
Sevgili Neslihan kişisel ihtiyaçlarını artık tek kol ile karşılayabildiğini belirtirken iki örnek verdi.
“Yıllarca saçlarımı arkadan toplama, bağlama hayali kurmuştum.
Öğrenmek, becermek zorundaydım, şimdi tek elim ile saçlarımı da topluyorum, bağcıklı ayakkabımı da bağlıyorum” derken yine mutluydu.
Tatvan Belediyesi Spor Kulübünde Para Tekvando çalışmalarında mutlu olduğunu dile getirdi.
Devamında da başarıdan başarıya koşmuş. Başarı listesi şöyle.
Türkiye şampiyonasında 46 kilo ile beş kez üst üste Türkiye şampiyonu oldu.
Başarıya doymadı azim ile devam etti.
Avrupa şampiyonasında yarı finale kadar çıkarak Avrupa iki defa 2., Amerika’da 2., Kore’de 3.lük, dünyada 5. lik derecelerini alarak başarılara imza attı.
Başarısını 2024 Paris Olimpiyatları ve dünya dereceleriyle taçlandırmayı hedef almış.
Başarıları ile birlikte Ay Yıldızlı Türk bayrağını göndere çektirmesinin mutluluğunu yaşamış ve yaşatmış.
Böyle üretken, kendileri ile barışık sadece dört gencimiz bizim için 3 Aralık tarihinde dinlediğimiz gençlerimizdi.
Onlar gibi binlerce engelli gençlerimiz aramızda.
Yaşam öykülerini dinlerken gözlerimiz ıslandı, empati yaptık, her halleri için kendilerini takdir ettik, hayran olduk, biz katılımcılara adeta hayat dersi verdiler.
Yüzünüzdeki gülümseme, gözlerinizdeki ışıltı solmasın sevgili evlatlar.