"Cemre bu kış çocukların yüreğine düşsün" sloganıyla Ali Yelman kardeşimin girişimleri ve gayretiyle başlatılan "bir mont bir bot" kampanyası 29 Ekimde tamamlanarak, teslimatlar yapıldı.
Yaklaşık 1500 çocuk bu proje kapsamında giydirildi.
Çocukların yüzlerindeki gülümseme ve mutluluk ifadeleri ayların yorgunluğunu, stresini alıp götürdü.
Zaten amaç da bu değil miydi?
Bir yüreğe hakkaniyete dokunabilmek, gülen bir çift göze tanık olabilmek, yüzlerdeki tebessümün varlığına ortak olabilmek, teşekkür babında yanaklara konan bir sıcak busenin gururunu tașıyabilmek, Allah razı olsun duasına mazhar olabilmek...
Aylardır titiz bir çalışma yürüten Ali Yelman kardeşim bu süreçte iș adamları, sivil toplum örgütleri ve bazı siyasetçilerle görüşüp proje için destek istedi.
Haluk Levent'in projeyle yakından ilgilenip Ali kardeşimi instagramda canlı yayınına alması, bir anda kampanyaya bambaşka bir boyut kazandırdı.
Böylelikle proje daha geniş kitlelere ulaşarak ciddi anlamda bir farkındalık oluşturuldu.
Biz de elimizden geldiğince bu köşeden kendisine yardımcı olmaya çalıştık.
Halk da bu duyarlılığa kayıtsız kalmadı ve ortaya herkesin içini ısıtan ve gururlandıran o teslimat görüntülerinin sıcaklığı ve samimiyeti çıktı...
Alacakaya için yapılan youtube'daki 23 dakikalık video ise, tüm Alacakayalıların gururu oldu.
Havanın soğuk ve yağışlı olması, yüreklerdeki Alacakaya sevgisini ve coşkusunu, çocukların umudu olma sevdasını gölgeleyemedi.
Bu projeyle hem maksat hasıl oldu hem de Alacakaya güzel bir video ile daha geniş kitlelere ulaşıp tanıtıldı.
Bence bu yabana atılamayacak kadar önemliydi...
Çünkü bu güne kadar sürekli Alacakaya'nın mahkus talihinin neden değişemediği üzerine yazılar yazıldı, söyleşiler yapıldı hep...
Belki de bu proje, ilçe için yepyeni bir başlangıca vesile olacak ve ilçenin mahkus talihinin de değișmesini sağlayacak, kimbilir...
Kayıtlara en zengin ilçe olarak geçse de, Alacakaya halkının ne zorluklarla yaşamaya çalıştığını, bu ilçede doğup büyümüş biri olarak gayet iyi biliyorum.
Taşımalı eğitimin henüz olmadığı yılları yaşayan bizim jenarasyon, bu anlamda hayli sıkıntılar çekti aslında.
Ali de bu sıkıntıları yaşamış biri olarak başlattı bu kampanyayı. Köyden ilçeye okumaya gelen o minik yürekler km'lerce yolu aşmaya çalışırken, ıslanmasın diye poşetlere konan defter ve kitaplar göbek ve kemer arasına sıkıștırılır, öğlen arası bir kuru somun ekmek (o da varsa) kuytu köşelerde arkadaşlarla pay edilirdi.
Kışın soğuktan donan el ve ayak parmaklar, montsuz üşüyen bedenler, bazı hastalıkların da o minik bedenlerde kalıcı olarak yerleşmesine neden oluyordu...
İște bu nedenle önemliydi bu proje.
Biz çektik, onlar çekmesin; biz gördük onlar görmesin'in çabasıydı... Bu proje bir farkındalık oluşturduğu gibi, umutların da ciddi anlamda yeșermesine vesile oldu.
Yalnız değilsiniz algısı, yarınlara dair umutları da her dem taze tuttu, tutuyor...
Kampanyaya az çok demeden katkıda bulunan, herkese bir kez daha teşekkür ediyorum...