Yeni Ufuk Gazetesi - Elazığ Haberleri - Haberler
2023-05-28 16:29:46

"AN GELİR"

Sedat Yasak

28 Mayıs 2023, 16:29

Ercan, kendi halinde sıradan bir lise öğrencisiydi. Ufak tefek, zayıf, çelimsiz, içine kapanık biriydi.

Sosyal biri olmadığı için, yakın bir arkadaşı da yoktu. Kendi dünyasının kapılarını başkalarına kapattığı gibi, kimsenin içeri girmesine de müsaade etmezdi.

Dersleri de çok iyi sayılmazdı. Ders çalışmayı çok sevmediği için, vaktini daha çok resim yaparak geçirirdi.

Babası işçi, annesi ev hanımıydı. Kendinden küçük dört kardeşiyle zorlu bir hayat mücadelesi veren ailenin maddi durumunun yetersizliği, Ercan'ın kıyafetlerine de yansırdı. İkinci bir ceketi, kravatı olmadığı gibi, tek pantolonun paçaları da, çoraplarını görünür hale getirecek kadar kısa ve gösterişten uzaktı.

Ercan'ın sınıfında iri yarı, ablak yüzlü Durul adında bir arkadaşı vardı.

Durul, sınıf arkadaşlarından iri olduğu için herkese karşı koyabilecek fiziksel gücü de vardı. Bu yetkiyi kendinde bulmanın rahatlığı çoğu zaman suratına yansırdı. Yaptığı el şakaları kabak tadı verse de bunu herkese yapmaktan yine de geri durmazdı.

Birçok arkadaşı bu şakalara tepki gösterip kendisine karşı koyardı ama Ercan bu cesareti kendinde bulamadığı için, her seferinde Durul'un hışmına uğrardı.

Ercan'ın el şakalarına ve sınıfta kendisine uyguladığı psikolojik baskıya veremediği tepki, Durul'u şımartıyor, ona yeni şakalar ve baskılar yapmanın da bir bakıma yolunu açıyordu.

İș giderek içinden çıkılmaz bir hale dönüşmeye başlamıştı. Tepki gösterenler bir şekilde Durul'un hışmına uğramaktan kurtuluyorlardı ama aynı şeyi Ercan için söylemek hayli güçtü. Korku, içine hapsolmuş acı bir gerçeğe dönüşmüştü adeta. Ne yapsa, ne etse bu durumdan kurtulmayı başaramıyordu.

Hatta internetten bu durumu etraflıca araştırdı ama bir neticeye ulaşamadı. Sonuçta bu durumdan kurtulmanın bir irade gücüne dayalı olduğunu biliyordu. Ve buna karar verecek olan da kendisiydi ama bu onun için o kadar da kolay değildi.

İşe yarar birşeyler bulmak için bazı akademisyenlerin korkaklık ve ödleklik üzerine yaptığı birtakım çalışmalarını netten bulup okudu. Amaç, Durul belasından tamamen kurtulmaktı ve bunun için tüm imkanları kendince değerlendirmeye çalışıyordu.

Nerede bir kavga, tatsızlık olsa, orayı derhal terk ediyordu. Kavgaya, kargaşaya hiç tahammülü yoktu çünkü...

"Allah'ım bana yardım et. Kurtar beni bu beladan. Dayanacak gücüm kalmadı artık. Nerede yanlış yapıyorum? Niye bu denli korkuyorum bu adamdan? Dayak yeme korkusu mu bu, yoksa ezikliğin getirdiği bir yenilgi mi bilemiyorum." dedi kendi kendine...

Her seferinde, bu sefer karşı koyacağım diyordu ama iş uygulamaya geldiğinde içindeki korkuya yenilip, her seferinde susmayı ve kaçmayı tercih ediyordu...

Bir gün sınıftan çıkmış kantine doğru gidiyordu. Merdivenlerden inerken ensesinde bir şaplak hissetti. Sendeledi ama tırabzanlara tutunarak düşmekten son anda kurtuldu.

"Açma enseni böyle her yerde, herkes benim kadar iyi niyetli olmaz ha!" dedi, Durul şımarık bir edayla yanındakilere birlikte gülerek...

Arkadaşlarının ve Durul'un kahkahaları delikanlının çok ağrına gitse de yine bir şey diyemedi. Ne bir tepki cümlesi sarf edebildi, ne de yüzünde bir kızgınlık ifadesi belirdi.

“Niye yapıyorsun bunu bana” bile diyemedi.

Ensesini eliyle tutup sessizce kantine indi. Lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı ve sessizce ağladı.

Sonra aynada kendine baktı uzun uzun...

"Sen adam olmazsın oğlum. Umutsuz vakasın sen. Aklının başına gelebilmesi için daha kaç şaplak yemen gerekiyor? Herkese rezil olduğun yetmiyormuş gibi bir de kız gibi burda çaresizce ağlıyorsun. Tüm yapabildiğin bu mu?" diye bağırdı aynadaki yansımasına.

Lavabodan çıkınca bir arkadaşı yanına geldi ve:

"Niye bu şerefsize bir şey diyemiyorsun? diye sordu.

"Ne diyeyim?" diyebildi kısık bir sesle.

"Ne demek ne diyeyim?Bak dostum, bunun önünü alamazsan bu çocuk sana bu okulu dar edecek, bu çok net. Ya git müdüre anlat durumu, ya ailene, ya da..."

"Ya da ne?" diye araya girdi Ercan.

"Ya da bu adama unutamayacağı bir ders ver artık."

"Ben ve ders vermek ha" dedi Ercan kendi kendine...

Kendindeki potansiyeli biliyordu ama bu durumun içinden çıkılmaz bir hale dönüştüğünün de farkındaydı. Bir şeyler yapmalıydı, evet ama ne? İşte cevabını bulamadığı soru buydu...

Bir başka gün Beden Eğitimi dersinde Ercan'ın tüysüz bacaklarını diline dolayan Durul, ilginç bir çıkış yaparak herkesi şaşırttı:

"Ercan'ın bacakları Aleyna Tilki'de yok şerefsizim."

Akabinde yükselen kahkahalar Ercan'ı bir kez daha yerin dibine soktu.

Bu kadarı da fazlaydı ama bunu Durul'a değil sadece iç sesiyle kendine söyleyebiliyordu.

"İnsan böyle çıldırıyor demek ki" dedi kendi kendine.

Sonra: "Neye mal olacak bilmiyorum ama ben bu işi bugün çözeceğim" dedi ve sınıfı terk etti...

Soyunma odasında okul üstlerini giyindikten sonra birkaç dakika sessizce düşündü…

Sonra ceketinin iç cebinden demir tükenmez kalemini eline aldı ve birkaç kez amaçsızca şaklattı. Kafasında bir dolu düşünce özgürce uçuşmaya başladı...

Arkadaşlarının kahkahaları bir ağaçkakan gibi beyninin duvarlarını aşındırıyordu...

Tükenmez kalemini avucunun içine sakladı ve ani bir kararla ayağa kalkıp dışarı çıktı.

Fazla düşünüp aldığı karardan caymak istemiyordu. Artık ne olacaksa olsundu. Yarın her şey için çok geç olabilirdi. Kendini bu gerçeğe inandırıp şartlandırdı. Geriye dönüp bakmak istemedi. Durursa vazgeçmekten korkuyordu. Kafasındaki yapıcı, iyimser, zora geldiğinde kaçan Ercan'ı dinlemedi. Mütemadiyen yürüdü ve soluğu Durul'un yanında aldı.

Bütün cesaretini toplayıp tüm gücüyle kalemi Durul'un sırtına tek bir hareketle saplayıverdi.

Nasıl yaptığını, bu cesareti kendinde nasıl bulduğunu hatırlamıyordu ama yapmıştı. Her şey birkaç saniye içinde oluvermişti. Yıllardır içinde beynini kemiren düşünceler, “neden”, “niye”, “keşke”lerden kurulu cümleler artık son bulmuştu. Hiç olmadığı kadar rahatlamıştı…

Ne Durul un ortalığı ayağa kaldıran çığlığı, ne yüzüstü yere düşmesi, ne de arkadaşlarının kulakları yırtan çığlıkları Ercan'ı korkutmamıştı. Bunu çok daha evvelden yapması gerektiğini biliyordu çünkü.. İşte olmuştu. Aylardır kendini yiyip bitiren içindeki kabustan kurtulmuştu…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.