TBMM’nin açılış tarihi 23 Nisan 1920’dir. İşte bu tarih öyle güzel bir tarihtir ki her yıl 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Günün isimlendirmesi ne kadar anlamlıdır.
Egemenliğin kelime anlamı yönetme yetkisidir.
Ulusal egemenlik, ulusun yönetme yetkisine sahip olması demektir.
Çocuk bayramında bu kavramın çocuklara hissettirilmesi ne kadar da güzel!
Çocukları bir milletin geleceği olarak tanımlayan Ulu Önder Atatürk, onlara en güzel hediyeyi vererek kendilerine verdiği önemi yinelemiştir.
Atatürk’ün çocuklara hediye ettiği bu bayram dünyada ilk defa ülkemizde kutlanmıştır.
23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin açılış günü ulusal bayram olarak kabul edilmişti.
Önce 23 Nisan Çocuk Bayramı adını alan bu bayram, daha sonra Milli Hâkimiyet Bayramı ismiyle birleşerek, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adıyla anıldı.
Bu yıl bu özel günün 100.yıl dönümü olarak kutlanmaktadır.
Çocuk olmak Dünyanın en güzel duygusudur.
Çocuk her zaman umut taşır, saftır, yüreği sevgi doludur, kötülük düşünmez, yufka yüreklidir, minicik beyinlerine ve yüreklerine kocaman dünyayı yerleştirirler.
Bulunduğu şartlar ne olursa olsun yüzlerindeki ifade heyecan verir.
Bazen çevrelerinde olup bitenlerden bihaber olmanın avantajlarını yaşarlar.
Yaşadıkları ortamlardaki olumsuz şartlarda dahi o kendi ilgi alanına giren durumlara takılır kalırlar.
O basit plastik bir oyuncakla mutlu olur, o bir sakız ile mutlu olur, o bir tebessüm ile mutlu olur, o saçlarının okşanmasıyla mutlu olur, hayalleriyle mutlu olur… Onlar için o kadar çok mutlu olacak etmenler vardır ki?
Yılda bir ya da iki defa ancak yırtılıp ya da küçülünce alınan ayakkabısıyla mutlu olan, bir kaç yıl üst üste giyinebilmesi için en az 2 beden büyük alınan, elleri içerisinde görünemeyen kabanının içine gömülen çocuk mutlu olmayı bilir.
Renkli şekerler, pamuklu şeker ya da daha ender yiyebildikleri elmalı şekeri yerken gözleri ışıldayan çocuk mutludur.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerinde aldığı küçücük rol ile heyecanından günlerce uyuyamayan çocuk mutlu, dışarıda karşılaştığı öğretmeni tarafından selamlanan çocuk mutludur…
Bu mutluluklar daha çok sıralanabilir.
Ne yazık ki çocukların çocuk gibi bu tarz mutlulukları, doyumlu olmaları 2000’li yıllardan önceydi. 2000 yılları öncesi çocukların kendilerini çocuk hissettikleri zamandı, daha basit hediyeler ile mutlu olan çocuklardı.
O kuşak mutlu olmayı bilirdi, çocuk saflığında ki çocuklardı…
Sokakta top oynadılar, saklambaç oynadılar, topaç çevirdiler, bilye onadılar, arkadaşları ile paylaştılar, beyinlerini işleyen öğretmenleri ve aileleri idi.
Manevi ve milli duygularını yoğun yaşayan çocuklar yine onlardı.
Dini bayramlarda komşulardan başlayıp aile bireylerinin bayramlarını kutlayan onlardı. Milli bayramlarda günün anlam ve önemini zihinlere kazıyan yine onlardı.
İstiklal Marşı işitildiğinde nerede olursa olsun olduğu yerde hazır ol vaziyetinde duran ve katılım sağlayan o nesildi.
Bayramların coşkuyla kutlandığı günler hafızamda belirince çocukluğumu hatırlıyorum.
23 Nisan tarihi yaklaştıkça okuldaki çalışmalar hızlandıkça heyecanlanırdım.
Aylar öncesinden bayramda okumak istediğim şiiri seçer ve öğretmenime gösterirdim.
Okul bahçesinde prova yürüyüşleri yapılırdı. Sınıflarımızı grafon kâğıtları ile zincir yapar süslerdik. Süs malzemesi almak için adeta yarışırdık.
Bayramda çeşitli kıyafetler olurdu ve onlar için seçilirdik.
Giyindiğimiz kıyafetin adeta kimliğini taşıdığımı çok iyi hatırlıyorum.
Örneğin izci olduğum zaman asker ve ülkemi koruyan savunan kimliğim vardı. Bayrak taşıdığım zaman ülkemin gururu bana emanetti sanki.
Modern bir kıyafet ile küçüktüm, ama kendimi salon hanımı gibi görmüştüm.
Gece elbisesi gibi tuvalet giyinip de prenses rolü verildiğinde kendimi prenses gibi hissetmiştim.
Günün anlamını anlatan konuşmayı yapmak ve şiir okumak üzere Belediyenin hoparlöründen şehre nasıl seslendiğimi, rahmetli babamın elinde fotoğraf makinasıyla beni görüntüleyebilmek için etrafımda gezindiğini…
Nasıl unutabilirim ki! Bu heyecanı kendim, öğretmenim ve ailem ile birlikte yaşardık.
Gösteri yapılan statlar oldukça kalabalık olurdu.
Çocuktuk mutlu olmak çok kolaydı.
Milli duygularımızın coştuğu günlerdi.
Ancak son yıllarda görüyorum ki çocuklardaki o heves de kayıp olmuş.
Artık çocuklar pek rol almak istemiyorlar.
Evde kalmayı tercih eder durumdalar.
Tatil yapma planının yapıldığı gündür adeta.
Çocuk olmak büyüme hayalleri kurmak demektir.
Büyüyünce de çocukluk özenilen süreçtir.
23 Nisan 2020 TBMM’nin açılış günü olan ve Çocuk Bayramı olarak kutlanılan günün 100. Yıldönümü.
Heyecanla bu kutlamaları beklerken aylardır korkulu günlerimize neden olan Covid 19 kutlamaları sınırlandıracaktır.
Belki kutlamalar zorunluktan dolayı sanal ortamlarda, eş zamanlı video konferans şeklinde yapılacaktır.
Önümüzdeki 2 gün içerisinde programı öğrenebiliriz.
Evlerden elbette balkonlardan kutlamaya katılacağız.
Gerçekten çok üzgünüm sanal ortamda kutlansa dahi çocuklarımız başta olmak üzere biz yetişkinler o heyecanı, o milli duyguları, büyük Ata’nın emanetine sahip olma duygusunu heyecanla yaşamak isterdim.
Ulu önder Atatürk’ün güzel bir kaç sözüyle bitirmek istiyorum.
“ Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir.”,
“Ulusal Egemenlik ulusun namusudur, onurudur, şerefidir.”,
“Ulusal Egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar yok olur.”
Bu vesile ile çocuklarımızın ve okuyucularımın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlarım.