Bir kaç hafta evvel Türkiye’deki halkbilimi/ folklor araştırmalarının yaşayan değerli âlimlerinden Sivaslı Dr. Sabri KOZ Beyden bir haber aldım. Sabri Bey, Tunceli’de bir el yazma ve matbu eser kütüphanesinin kurulduğunu belirterek “ünik” bir Seyrânî Divânı’nın burada kayıtlı olduğunu bildirdi. Adı geçen şehrin üniversitesinde görev yapmama rağmen böyle bir kütüphanenin varlığından ilk defa haberdar oldum.
Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi, Tunceli’de Mesut Özcan, Çağlar Deniz beylerin öncülüğünde Belediye bünyesinde kurulmuş, matbu, yazma ve diğer kitapları, tabloları ihtiva eden bir kütüphane olarak yakın zamanda faaliyete geçti. “Yazma eser” sözünden kasıt Osmanlı devrinden kalma, Arap harfleri ile yazılmış Türkçe, Arapça ve Farsça eserlerdir. Günümüzde bir galat-ı meşhur olarak “Osmanlıca eserler” diye de bilinmektedir. Eser, el ile yazılmış ise; el yazma, matbaada basılmış ise matbu adını alır.
Tunceli’deki kütüphanenin ilgimi çeken yönü; el yazma, taş baskı ve matbu eserleri ihtiva etmesidir. Bu Arap harfli eserlerin kahir ekseriyeti “Alevilik-Bektaşilik” üzerinedir. Bu şekilde yalnızca bir konuyu esas alan yazma ve matbu eserlerin toplandığı ikinci bir örnek daha yoktur. Aldığım bilgilere göre 200 kadar böyle kitap vardır ve temin etme süreci devam etmektedir. Bu haberi verdikten sonra benden Seyrânî Divânı’nı ve kütüphane kataloğunu talep edeceklere şimdiden söyleyeyim ki eserler henüz daha kataloğlanıp dijital ortama (pdf) aktarılmamıştır.
Türkiye’de böyle yazma eser kütüphanelerinin çoğu kültür başkentimiz İstanbul’dadır. Anadolu’nun çeşitli illerinde de yazma eser kütüphaneleri mevcuttur. Bu yerleri devletimiz belirlemiş olup hepsi, Kültür Bakanlığı, Yazma Eserler Kurumu bünyesindedir. Bursa (İnebey kt.), Balıkesir (Mutasarrıf Ömer Bey kt.), Manisa Kütahya (Vahit Paşa kt.) Kayseri (Raşit Efendi kt.), Çorum (Hasan Paşa kt.), Kastamonu, Konya (Yusuf Ağa, Konya kt.), Sivas (Ziya Bey), Amasya, Erzurum ve Diyarbakır (Ziya Gökalp)’da yazma eser kütüphanesi bulunmaktadır.
Böyle müze tarzı kütüphaneler, bir şehrin turizmi açısından da değerlidir. Kendimden bilirim Manisa’da doktoraya başladığım sene, ilk ziyaret ettiğim yerlerden biri; zengin ve çoğu tek nüsha yazma eseri ihtiva eden Manisa Yazma Eser Kütüphanesi oldu. Yine Sivas’ta bulunan Ziya Bey Yazma Eser Kütüphanesi’ni de geçtiğimiz gün ziyaret ederek fiziken ve ruhen bir Osmanlı seyahati yapmış ve bazı eserlerin pdf halini temin etmiştim.
Doktora Hocam ve aynı zamanda Sivaslı olan Prof. Dr. Âdem Ceyhan Bey anlatmıştı; Mütevellioğlu Ziya Bey, 1908’te bu yazma ve matbu eser kütüphanesini kurduğu zaman “eserler Sivas’tan başka bir yere çıkarılmayak” şartını öne sürmüş. Eserler asla Sivas’tan çıkmamış, tam tersi buraya çeşitli illerden eserler nakledilmiştir. Kütüphane’yi gezdiğim sıralarda Erzincan’dan gelen yeni yazma eserlerin fişlendiğine şahitlik etmiştim.
Ziya Bey gibi günümüzde de pek çok şahsın kurduğu yazma ve matbu eserler kütüphanesi vardır. Örneğin Prof. Dr. M. Fatih Köksal’ın şahsî gayretleriyle biriktirdiği 500 kadar Türkçe el yazması eserin bir kataloğu kitap hâlinde 2018 yılında yayınlandı. Sivaslı Prof. Dr. Rıfat Kütük de hemşehrisi Ziya Bey’in izinden giden, yaşayan âlim/koleksiyonculardan biri olup elinde yüzlerce eşsiz eser vardır. Yine Sivaslı meşhur Halkbilimci Dr. Doğan Kaya’nın şahsî kitaplığındaki kıymeti parayla ölçülemez eserleri bizzat evinde görmüştüm. Kusûrî adlı halk şairinin 5800 beyitlik “Keriman-ı Dilir” adlı manzum eserini, müellifi meçhul 5 bin beyitten fazla orijinal bir “Yusuf u Züleyha” mesnevisini görünce şaşkınlığımı gizleyememiştim. Yine Sivaslı, yakın zamanda emekli olmuş Prof. Dr. Hüseyin Akkaya Hocamızın kitaplığında da aralarında Bâkî, Nef’i gibi büyük şairlerin el yazma divanlarını ihtiva eden 15 kadar eseri müşahade etmiştim.
Bunları gördükten sonra kendi memleketim Elazığ’da neden bir yazma eser kütüphanesinin yahut müzesinin olmadığını tekrar sorgulamaya başladım. Elazığ, adı geçen memleketlerden şahıslardan daha mı geride bir şehirdir ki ecdadından kalma görülecek bir iki yazma eseri olmasın...
Bu soruyu daha evvel de düşünüp 2014 yılında il halk kütüphanesinin yolunu tutmuştum. Emekli olduğunu haber aldığım Müdür bey bana “kütüphane bünyesinde böyle eserlerin olduğunu, üniversiteden bir komisyonun gelerek bu eserleri inceleyip fişlediklerini” bildirmişti. Eserleri görmek istediğim zaman beni kütüphanenin deposuna götürmüşlerdi. Hatırladığım kadarıyla eserlerin bir kısmı kolilerde bir kısmı da raflar üzerindeydi. Bir “Hafız Divanı Şerhi” el yazması aklımda kalan eserler arasındaydı. O vakitler, hiçbir zaman gün yüzü görmeyen bu eserlerin Diyarbakır’a nakledilmek üzere olduğu söylendi ve 2015 yılında da Diyarbakır’a iletildi.
Başka bir şehre iletilme sebebi, yeteri kadar bu eserleri muhafaza edecek donanımımızın olmaması imiş. İl Halk Kütüphanesi’nin şimdiki Müdiresinden edindiğim bilgiye göre; Diyarbakır’a gidenler sadece matbu imiş, el yazmaları ise 90’lı yıllarda Milli Kütüphane’ye devredilmiş. (Devredilenlerin kataloğu ve dijital ortama aktarılması (pdf hâli) yapılmış olup isteyenler kolaylıkla ulaşabilir.)
Biz ilgisiz ve ihmalkar Elazığlılar neye sahip çıkıyoruz ki kültürümüze, değerlerimize, mirasımıza, eserlerimize sahip çıkalım. Büyük balık, küçük balıkı yutar hesabı Diyarbakır bu konuda -haklı olarak- daha önemli bir merkez olduğu için bizim binlerce eserimiz de oraya taşındı. Elazığ’ın, bu eserleri muhafaza edecek basit bir alt yapısı (kamera, camlı kilitli dolaplar vs.) maalesef yokmuş...
Diyarbakır’daki Ziya Gökalp Yazma Eserler Kütüphanesi’ni arayıp bu eserlerin akıbeti hakkında bilgi edindim. Memurun beyanına göre 9 adet el yazma ve 1554 adet matbu eser Elazığ’dan Diyarbakır’a iletilmiş. 7 yıl geçmesine rağmen bu kitapların henüz daha kataloğu ve dijital ortama aktarılması yapılmamış olup şuan depolarda beklemektedir. İşlemler yapıldıktan sonra Elazığ adına bir kitaplık/ bölüm kurulup kurulmayacağını sorduğum zaman kitapların doğrudan “Diyarbakır adına” kaydedileceği söylendi.
Usulen kütüphane bünyesinde bir Elazığ bölümü kurulması ve “yazmalar.gov” sitesinde “kataloğ detayları” kısmında bunun belirtilmesi gerekir. Müdire Hanımın sözüne ettiği 90’lı yıllarda Elazığ İl Kütüphanesi’nden ve Ağın İlçe İl Halk Kütüphanesi’nden Millî Kütüphane’ye devredilenler “23 Hk” demirbaş numarası ile ilgili sitede istifadeye sunulmuştur. Bu el yazmalarının da 408 kadar olduğunu tespit ettim. Bazılarının açıkerişimi vardır, bazılarını da dilekçe ile temin edebilmek mümkündür.
Kominist diye insanların güldüğü Tunceli Belediyesi kültürüne sahip çıkıyorken biz Elazığlılar da uyumaya devam edelim... Elazığ, kendisini kültür şehri ilan edecekse önce bir yazma eser kütüphanesi kurmalıdır.
Nâçizâne bir öneri:
Tarihçi olan değerli Belediye başkanımızdan, Valimizden, Kültür Müdürlüğümüzden rica ediyoruz. Hiç olmazsa yeni açılan Ahmet Tevfik Ozan Kültür Merkezinin bir odasına, Harputla, Harputlu müelliflerle alakalı yazma ve matbu eserler toplanıp küçük bir müze yapılsın. Bu konuda bir beklentimiz olmadan yardımcı oluruz seve seve. Emin olunuz ki rahmetli Ahmet Bey de buna çok sevinirdi. Hiçbirşey için geç değildir.