Kadın erkek ilişkileri üzerine birçok yazı yazdım bu güne kadar.
Bu yazılarda birtakım tespitlerde bulunurken, her iki cinsin de doğruları ve yanlışları üzerinde durmaya çalıştım.
İlişkilerin devamlılığı ve sürekliliği konusunda ne yapılabileceğine, sağlıklı bir birliktelik için gerekli olan koşullara vurgu yapmaya gayret ettim.
Bazı arkadaşlar kendi özel ilişkileri için benden yardım istemeye başlayınca, onlara bu ișin uzmanı olmadığımı dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.
Ama anladım ki, burada maksat kalıcı bir çözümden ziyade, konuşarak rahatlama isteğiydi. İnsan kendini gerçek manada anlayan birini bulma arzusuyla rahatlamaya çalışır.
İçte biriken ve kimselere anlatamadığı böylesine hassas ve özel konuları bu işi bilen, biraz da halden anlayan biriyle konuşma isteği, bir süre sonra insanda kalıcı bir özgüveni de beraberinde getirir. Bu özgüven, daha akılcı çözümlere de kapı aralar.
Birçok arkadaşı bu vesileyle dinleme fırsatım oldu.
Elimden geldiğince de onlara kendi bilgi ve deneyimlerimle yardımcı olmaya çalıştım.
Bazı hikayeleri dinlerken derin düşüncelere daldığım çok oldu.
Bunların arasında öylesine ilginç hikayeler vardı ki...
'Yok artık' diyebileceğiniz bu hikayeler, insanı derin bir düşünce deryasında soluksuz bırakır...
İlişkilerde ailelerin oynadığı rol bazen ilişkinin tamamen önüne geçer.
Dizginler ya kızın ailesinin ya da erkeğin ailesinin elinde olur.
Genç çiftler bazen etkisiz eleman vasfıyla devre dışı bırakılırken, olușan güce boyun eğip, kaderine de razı olmaya mecbur edilir.
Bazen de karşılıklı bir güç savaşı yaşanır dünürler arasında...
Kim daha baskınsa, dizinler onun eline geçer.
Çiftler, oluşan bu gücün varlığını kanıksayıp, pasifize olmayı 'kaderim' algısıyla kabullenmeye mecbur edilir. İlişkilerde ailelerin baskın olması ilişkiyi içinden çıkılmaz bir hale dönüștürür.
Oysa günümüz toplumunda geniş aile kavramı unutulmuş, evler ayrılmış olmasına rağmen, ilişkilerdeki aile baskısı tamamen devreden çıkartılamamıştır.
Çeşitli vesilerlerle evlere sık gidiş gelișler ve orada geçirilen uzun süre, ilişkilerin devamlılığında ve seyrinde sorunların yaşanmasına sebebiyet verir.
Aslında çiftler daha evlenme sürecindeyken başlar bu müdahaleler...
Eşyalar konusundaki tartışmalarda ailelerin meseleye sürekli müdahil olması hayli ilginçtir.
Eşyalara, eve, mahalleye, ev dizimine ve renklere karar vermesi gerekenler gelin ve damat değil, aileler olur ve bu durum çok ciddi tartışmaların da yaşanmasına neden olur.
Oysa bu hayatı yaşayacak olanlar gelin ve damattır.
Doğal olarak hayatları için karar vermesi gerekenler de onlar olmalıyken, onların yerine başkalarının karar vermesi sinir bozucudur.
Kız tarafının takılar konusunda karşı tarafın ekonomik gücünü zora sokacak şartlar ileri sürmesi, kalıcı ve çözülmesi güç sorunların da yaşanmasına neden olur...
Gelenek ve görenek adı altında karşı tarafa uygulanan ekonomik ve psikolojik baskının ve dayatmanın mantıklı bir izahı da mümkün değildir.
Seksenli yıllarda, baş rolünde İlyas Salman ve Pembe Mutlu'nun oynadığı "Șașkın Ördek" filmi bu anlamda izlenmesi gereken önemli bir filmdir.
Film, gelenek ve göreneklerin erkek tarafındaki ağır yansımasını ve bu yansımanın yol açtığı son noktayı tüm çarpıklığıyla ortaya koyar.
Bundan birkaç ay evvel Elazığ il müftüsü de bir cuma vaazında bu konuyu ele alma mecburiyetinde kalmıştı.
Müftü, adliye koridorlarında boşanma davalarının yoğunluğundan duydugu rahatsızlığı dile getirerek cemaate: "Sizden rica ediyorum çekin artık elinizi çocuklarınızın üzerinden... " diyerek haklı bir çıkış yapmıştı.
Ben yaşamadım, kızım yaşasın, ben görmedim, evladım görsün anlayışı, beraberinde bir yığın sorunu getirmekle kalmamış, ilişkilerin devamlılığını da olumsuz etkilemiştir.
Yapıcılık, iyi niyet, halden anlama neredeyse hiç yok.
Evladımın mutluluğu, onun aile saadeti denen gerçekleri önemseyen de yok.
Kendi gerçeklerine ve heveslerine olan düşkünlükleri ne yazık ki, her şeyin önüne geçebiliyor...
Ülkede boşanma oranlarında ciddi anlamda artışlar olduğunu görüyoruz.
Bu ağır bilançoya her gün yeni veriler, yeni trajik hikayeler ekleniyor.
Ve bu yok edilen ilişkilerin artışında, ailelerin ilişkilere müdahil olmasının etkisi ne yazık ki, oldukça fazla...
Çekin artık elinizi çocuklarınızın üzerinden.
Bu hayat onların.
Bırakın her şey istedikleri gibi olsun...