Osmanlı Padişahlarının liderlik özellikleri ile ilgili bir araştırma yaparken aşağıdaki hikayeyle karşılaştım ve bu hikayeyi ortam müsaitliğinden sizlerle paylaşmak istiyorum.
`Tarihçi bir gencimiz doktora çalışması için 1970`li yıllarda bir batı ülkesine gider. Bir yandan doktora çalışmasını sürdürürken bir yandan da Osmanlı devlet adamlarına dair makaleler yazar. Derken gencin hocalarından olan ve Şarkiyatçılık konusunda çalışmalar yapan profesör bir gün genci odasına çağırır. Kısa bir sohbet sonrası ne gibi çalışmalar yaptığını sorar. Genç arkadaş bir yandan tez çalışmasını sürdürürken bir yandan da Osmanlı devlet adamlarına ilişkin makaleler yazdığını söyler.
Bunun üzerine:
`Çocuk, der, kimler hakkında yazıyorsun?’
Yaşı 28 - 29 olan genç renk vermez ama bu hitaba biraz bozulmuştur. Hoca ise konu edindiği devlet adamını kastederek, bazı açmazlarını dile getirir ve gencin makalelerini okuduğunu da ilave eder.
Bunun üzerine genç arkadaş savunuya geçerek;
Efendim görüşlerinize katılmıyorum. Bahsi geçen devlet adamı gerçekten çok başarılı bir devlet adamıdır. Lakin çevresi ona çok büyük zarar vermiştir. Bütün suç çevresindekilerde der.
Bu söz üzerine hoca hafifçe gülümser ve biraz da alaylı bir ses tonuyla:
`Bak çocuk, der. Şunu iyi bil.
Lider, çevresini oluşturan kişidir.
Liderin güçlülüğü çevresinden belli olur.
Lider çevresindekilerin güdümüne giren değil, onu güdümüne alan kişidir. Dolayısıyla, sizin, efendim o iyiydi, ama çevresindekiler kötüydü, şeklindeki öngörünüz yanlıştır.
Demek ki konu ettiğiniz lider de çok başarılı değildi ki çevresindekiler ona yön verdi.`
Bu sözler üzerine sus pus olan genç hocasının bütünüyle haklı olduğu sonucuna varmıştır.
Yukarıdaki hikayeden de anlaşıldığı gibi lider olan kişi aynı zamanda zeki ve başarılı kişilerdir.
Bu açıdan bakıldığında liderleri başarılı yada başarısız kılanalar da çevresindekilerdir.
Bizdeki liderlerin çevresinden hiç ayrılmayan, liderin yakınında bulunmayı bir ayrıcalık gibi gören, bilgi ve kültürden yoksun, liderin gölgesinden faydalanıp malı götürme hesabı yapan, basiretsiz ama şakşakçılığa gelince mangalda kül bırakmayan buna mukabil lider tarafından yer yer ödüllendirilip çeşitli makamlara getirilen çevrecikler yani efendici takımları olduğu müddetçe güzel memleketimde lider bulabilmek çok zor olacak.
Bu yüzdendir ki en güçlü lider yalnız olan liderdir.
Seçim arifesindeyiz.
Meydanlarda, TV’lerde, sokakta, kahvede, ev toplantılarında velhasıl-ı kelam her karış mesafede bir reis ve ya reis adayıyla karşı karşıyayız.
Arkalarında bir sürü kalabalık..
Aslında kuru kalabalık..
Hesabı iyi yapmak lazım, ne olur ne olmaz..
Ya önümüzde yürüttüğümüz kazanırsa..
Onlar için yanlış ata oynamak kadar kötüdür yalnız adamın arkasında, çevresinde olmak..
“Cumhuriyet'in 12. yıldönümü için dövizler hazırlanmış:
"Atatürk bizim en büyüğümüzdür",
"Atatürk bu milletin en yükseğidir",
"Türk milleti asırlardan beri bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı"... böyle sürüp gidiyor.
Atatürk, bunları tek tek gözden geçirmekte ama, hiçbirini beğenmeyerek hepsinin üstünü çizmekte... Kalemi eline alarak asılacak dövizi kendi yazacak:
"Atatürk bizden biridir."
İşte liderlik budur.