Halen korona virüs endişesi ile yaşıyoruz. Herkes birbirine mesafeli durmak zorunda kaldı. Elimiz yüzümüze yabancı, organlarımız birbirinden korkar oldu.
16 Mart tarihinden itibaren alınan bazı önlemler ile birlikte bilinçli insanlar önlem amaçlı uygulanan kısıtlamalardan önce zaten kendi önlemlerini alarak kısıtlamaya gittiler. Dış teması kestikleri gibi aile içerisi sosyal mesafeye de dikkat ettiler.
65 yaş üstü insanların 45 gün kapalı alanda kalmaları birçok insan için elbette kolay olmadı. Evlerinde uğraşı bulamayanlar belki dört duvar arasında kalanlar için oldukça sıkıcıydı. Ancak evde kalmayı fırsata çevirenler, belki evlerinde bunalmadılar. Elbette sıkılanlara da hak vermemek mümkün değil. Yaşam koşulları, barındıkları evler, ekonomik sıkıntılar, kültürel durum, evlerindeki yalnızlıklar, bazı belirsizlikler, kültürel yapı gibi bazı etkenler sıkılmayı daha da tetikleyebilir. Ancak zorunlu olarak evde kalmak zorunda olduğumuzun bilincinde olmamız gerekiyor.
Küçük çocukları evde tutabilmenin ebeveynler için zor olduğuna inanıyorum, ama çocuklar bu süreçte daha uyumlu ve aileler de ellerinden gelenleri yapıyorlar. Özellikle çocukları tebrik etmek isterim.
Yaklaşık 50 gündür bu önlemler ile yaşamak kolay olmadı.
Bana göre herkesin gönüllü olarak izole olmaları gerekir.
Yani resmi alınan kısıtlamalara bakmadan toplumun bir kısmı zaten uyguladı.
Yararını da gördük.
Bu süreci daha az vaka ve ölüm ile yaşayan ülkelerden birisiyiz.
Birçoğumuz biraz daha sabredersek eski yaşantımız gibi olmasa da özlem duyduğumuz yaşama kısmen ulaşabiliriz.
Derken önceki gün basında yapılan açıklamada bazı serbestlikler tanındı.
Doğrusu çok da mutlu olmadım.
Neden mi? Televizyon ekranlarından görüyoruz.
Hafta sonları dahi uygulanan kısıtlamalar gece saat 24.00 de sona erince, sanki kapıda bekliyor gibi insanlar sokakları dolduruyorlar. Hayretle izliyorum.
Zincirden koparcasına sokağa çıkmalarına anlam veremiyorum.
O saatte marketlerin kapalı olması dahi engel olamadı.
Bazı bölgelerde insanlar normal sıradan zaman gibi çarşı pazarda rahatça dolaşıyorlar.
Bildiğim küçük semt pazarı yakınında park halindeki araç sayısını görünce semt pazarı içerisindeki insan sayısını tahmin edince korktum. Neden sabır çizgimiz bu kadar düşük anlamıyorum.
Geçmiş haftalarda kısıtlamanın bittiği saat 24.00 itibarıyla kameralar İstanbul İstiklal Caddesindeydi.
Bütün iş yerleri kapalı olmasına rağmen sosyal izolasyon sağlanmadan, o caddeyi insanlar ne için doldurdular anlamadım.
Yani yine sahil olsa anlarım ama! Demek ki sokağa çıkanlarda bağımlılık yapmış.
11 Mayıs 2020 tarihi itibarı ile kısmi olarak kısıtlamalar kaldırılacak. Korkuyorum insanlar bu rahatlıkla gezerse gösterdiğimiz sabrın hiç anlamı kalmamış olacak.
Anlıyorum market ve kasaplar dışında birçok iş yeri kapalı.
İşyeri sahipleri ve çalışan diğer elemanlar mağdur.
Herkesin sorumlu olduğu ailesi vardır.
Bir an önce açılmasını istemelerinden daha doğal bir istek olamaz.
Ekonomik sıkıntı zaten baş gösterdi.
Zaman ilerledikçe de daha fazla hissedeceğimizden eminiz.
Hayatın normale yavaş yavaş dönme süreci bir deneme süreci gibi algılandı.
Sosyal mesafe denilen asıl adı fiziki mesafeye dikkat edilmez ise ve maskeye dikkat etmeden çıkılırsa eğer bulaşma artarsa daha sert kısıtlamalar yapılacak.
Yani birçok kişinin ceza gibi algıladıkları kısıtlamalar ile neden karşı karşıya kalalım?
Kendi sorumluğumuzu bilirsek evimizde kalır, zorunlu dışarıya çıkarken önlemleri alarak çıkarsak hem şehrimizin ülkemizin ekonomisine katkıda bulunmuş oluruz, hem kendi sağlığımızı, hem yakınlarımızın sağlığını, hem toplumun sağlığını korumuş oluruz, hem de özlediğimiz özgür hayatımıza, sevdiklerimiz ile kucaklaşacağımız günlere, hasretlerimize daha erken kavuşup sarılacak günlere daha erken kavuşuruz.
11 Mayıs tarihinden sonra özgürlüğün tadını evlerimizde, dışarıya çıkacaksak da kalabalık yapmayacağımız, kalabalık ortamlarda ancak kısa süreli kalarak sonsuz özgürlüğümüze koşalım.