Toprak bize göre kutsaldır, bütünlüğü korunduğu sürece devlet var olur.
Millet de o devletin ayrılmaz bütününün bir parçasıdır.
Kültür ve jeopolitik unsurlar devlete değer katar..
Devletimiz de bunlar üzerinde hükümranlık hakkını kullanır..
Ancak devleti her türlü tehdit ve tehlikeden koruyacak öğelerin de olması gerekir..
Güçlü ordu, güçlü silahlar ve inanmış insan gücü..
Ancak zaman zaman devletin hükümranlık hakları ve kuruluş amacına yapılmış saldırılara karşı sessiz olma yolu seçilmiştir..
Bu durumun sebebi olarak “tarafsızlık” “nemelazımcılık” “menfaatçilik” ve bazı tarihi gerçeklerden yoksunluktur..
Başka devletimiz ve toprağımız olmadığına göre devletten yana taraf olmalıyız..
Bu durum yüzyılın seçimi, dünyanın en önemli seçimi dediğimiz 14 Mayıs seçimlerini daha da önemli hale getirmektedir..
Nemelazımcılık, tarafsızlık, kırgınlık ve kızgınlıkla yola çıkanlar belli ki hırslarının esiri olmuşlardır..
Bölücü düşünce ve eylemleri savunan akıl nimetinden yoksun zevatlara karşı tarafsızlığını ilan edenler baştan kaybetmişlerdir..
Bölücü düşüncede olan ülke düşmanlarının, emperyalist şer odaklarının mühür bastığı amblemin buluşturduklarına bakın, anlarsınız neyi kastettiğimi..
Türkiye Cumhuriyeti milleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütündür.
Bu bütünlüğün sınırları Lozan anlaşmasıyla çizilmiştir.
Ancak gelinen noktada seçimleri fırsat bilen bazı geri zekalı, uyuz kişi ve guruplar kaşınmaktan derilerinin rengi değişmiş bazı düşünce yoksunları, kimliklerinin üzerini cafcaflı süslemelerle kapatmışlardır..
Sevgi pıtırcığına dönüşmüşlerdir adeta..
Bu tarz hareketler, roller, şaklabanlıklar, düşünceler ülkem insanı tarafından suskunlukla karşılanırken harici ve dahili emperyalist ve bölücü düşünce pisliklerinin Sevr özlemleri depreşmiştir..
Ülkeyi İsmet İnönü’nün hegemonyasına avdet etmenin derdine düşmüşlerdir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün emanet ettiği ülkeye ihanet etme yarışındadırlar..
15 Mayıs sabahı valizlerini almış gelmeyi bekleyen leş kargaları sığınmış oldukları Türkiye düşmanı ülkelerden her gün içimizdeki bedhahlara selam çakmaktadırlar..
Bütünlüğünüzü ve birliğinizi bozmak için, düşünce özgürlüğünden dem vurup AB medyasına ülkesini şikayet eden siyasilerin varlığı sizi hiç mi rahatsız etmiyor?
Yukarıdaki durumun bir benzerini, kültürü ve medeniyeti ile yerli ve milli bir kimliğe sahip, Kale kent olarak anılan Elazığ’ımızda da gözlemlemekteyiz..
Kale kentimizde, koltuk derdine düşenler bilerek veya bilmeyerek bu dahili ve harici bedhahların ekmeğine yağ sürmektedirler..
Bütün Türkiye safını belirlemiş kararlı adımlarla ilerken Elazığ’ımız bağımsızlık türküleriyle kulağımızı tırmalayanların sesiyle uyutulmaktadır..
Kale kentimiz hırslarının esiri olanlar sayesinde yol geçen hanlı kent durumuna düşmeye ramak kalmıştır..
Hangi vekilin diğerinden bir farkı var ki, hepsinin söylemi aynı değil mi?
Bırakın küçük hesapları büyük resme odaklanın..
Harici ve dahili vatan hainleri, içimizdeki bölücü, terörist ve etnik farklılıkları körükleyen, kardeşi kardeşe vurdurup bu ülkeyi parçalamak isteyen çakalların beyinciklerinin masallarıyla uyumayı bırakalım...
Pisliklerini 14 Mayıs seçimleriyle meydanlara salmanın hesabında olanlar sokuldukları kodeslerinden her gün bir talimatla seçmenlerini yönlendirebilmektedir.
Uyanık olalım..
Her aklı selim Türkiye sevdalısı yurdum insanını inciten terörist mantıklı kişilerinedir öfkemiz.
Bunların ekmeğine yağ, bal sürenlerledir kavgamız..
Nerde olursa, hariçte yada dahilde..