Bu dünyada taklit edilemeyen şey cesaret değil, yalnızca anneliktir. Ne yaparsanız yapın, ne kadar empati kurmaya çalışırsanız çalışın o duygu veya adına ne derseniz deyin, onu gönlünde taşımayan hiç kimse hiçbir şekilde aklit edemez. Bu sadece insana özgü değil doğadaki bütün canlılara da bahşedilmiştir.
Şimdi!
Bir anne düşünün, görme engelli bir evlat getiriyor bu dünyaya. Aydınlık kelimesi daha doğar doğmaz onun için yokluğun içinde kaybolup gitmiş. Karanlık, ömür boyu evladının boynunda asılı kalacak. Renklerin anlamını, güzelliği; çiçeklerin kokusunu alsa dahi renklerinden bihaber kalacak. Bulutlar toplanırken mavi gökyüzünde öbek öbek o sadece yağmuru avuçlarında hissedecek. Annesinin her derde deva gülüşünü duyacak ama hiçbir zaman onun hakikatine tanıklık edemeyecek. Yani kısacası her şeyi duysa da hiçbirinin varlığını göremeyecek…
Ancak dedim ya annelik taklit edilemeyen tek duygudur. İşte o anne, evladının görmeyen gözlerine nur oluyor. İkisi artık bir kişi oluveriyor. Attığı ilk adımdan itibaren onunla beraber yürümeye başlamış. Beraber yürüyüp beraber düşmüşler, aynı acıya beraber ağlayıp beraber gülmüşler aynı güzelliğe… Okul sıralarına beraber oturmuşlar, kalemi beraber tutup ilk harfi beraber yazmışlar beyaz sayfalara kurşun kalemle… Annesi evladına göz olmuş ve okumaya başlamış kulağına çalınacak olan cümleleri… İçinde bulunduğu karanlıkta tutunduğu tek ışık annesi…
İlkokulla beraber evladıyla direksek çürütmüş okul sıralarında. Son olarak üniversite sıralarına da beraber oturmuşlar. Evladının her adımına tanıklık eden bir anne, muhakkaki etrafındakilerinde övgülerine mazhar olmuştu. Son olarak üniversite mezuniyet töreninde en ön sırada oturup gururla izlemeye başlamıştı gözünün nurunu. Evladına diploması takdim edildikten sonra programın akışında olmayan bir şey gerçekleşiverdi. Mezuniyet programının sunucusu o vefakâr anneyi sahneye davet etti. İsmi söylenir söylenmez sahnede yer alan öğrencilerin hepsi ayağa kalkıp onu alkışlamaya başladı. Onun da sırtına mezüniyet cüppesi geçirildi ve temsilî bir diploma da ona verildi. Kendimce anlatmaya çalıştığım kişi “Fatma Öğel” isimli annemiz. O tüm annelerin ne kadar fedakâr, cefakâr olabileceğini bizlere gösterdi. Tüm bunları yaparken de hiçbir çıkar gözetmedi ki bu annelerin hepsinde var olan bir şey.
Bizleri her şeyimizle kabul eden, kendini yok sayıp bizlerle beraber var olan, fedakâlığın suret bulmuş halidir anne!..
Bu dünyada anneler öyle büyük bir varlıktır ki kelimeleri boşa yorup bunu anlatmaya çalışmak nafile…
Sadece şöyle ifade etmeye çalışayım,
“Anne, dünyanın en derin anlamlarını barındıran tek sözcüktür. “
ANNELİK NEYDİ?..
Paylaş