“Çocuklarınıza zengin olmayı değil, mutlu olmayı öğretin. Böylece hayatları boyunca sahip olduklarının fiyatını değil, kıymetini bilirler.”
Karşıma böyle bir söz çıktı son günlerde. Kıymet bilmenin bu kadar kıymetsiz olduğu bir dönemde böyle anlamlı bir cümleye denk gelmek. Okunan kimi cümleler etkisini hemen gösterir ya bu da benim için böyle bir cümleydi ve bunu etrafında kim varsa anlatmak önemli bir görevdir benim için….
Bir çocuğun eğitimi ailede başlar her ne kadar daha sonra bulunduğu çevre şekillendirse de temeli sağlam atılan bir binanın geçirdiği sarsıntılara rağmen onun dimdik ayakta kalmasını sağladığı gibi çocukların da hayatlarında karşılaşacakları zorluklar onun yıpratmadan olgunlaştıracaktır. Yani onların gönüllerine sığdırabildiğimiz değerler hayatı anlamlardırmasına yardımcı olacaktır. Ceplerinde taşıdıkları değerler fırtınaya karşı direnmelerini sağlayacaktır.
Tüketimin çok hızlı olduğu bu dönemde asli değerlerin ne olduğunu anlatmamız gerek çünkü yitirip de bulamadığımız çok değerimiz var maalesef. Çocuklarımız her şeyin bir fiyatının olduğunu düşündüğü için sahip oldularının değerini onun etiket fiyatına göre belirler oldu. Halbuki bizler eşine dostuna veya herhangi birine hediye aldığımızda onun üzerindeki fiyat etiketini kesip koparan insanlarız. Alınan hediyenin fiyatı değil, maneviyatıdır ona kattığı anlam. Zaman geçtikçe bunun ne anlama geldiğini anlarız çünkü zaman geçtikte bir hayatı sığdırdığımız bavulu açtığımızda biriktirdiğimiz anılardır bizim yaşayıp yaşamadığımızı belirtileri. Ağladıklarımız, güldüklerimiz, kızdıklarımız, yalanlarımız, doğrularımız zihnimizde bir anının aksi gibi orada belirir.
Mutlu olmak kolay ve ucuzdur aslında baktığımız zaman ancak sistem bizlere öyle şeyler dayatıyor ki sadece maddiyata odaklanıyoruz, o da iyi ve düzenli olmayınca kapının ardında bekleyen mutsuzluk hemen içeri girer kapıyı çalmadan ve oraya yerleşir, görebileceğimiz birçok güzelliğin önüne de set çeker. Maddiyat önemlidir elbet bu hayatta ancak her şeyin önüne geçmemeli olduğu kadar kıymet görmeli.
Bizler, mutluluğu aradığımız yerlere bakarsak hayatımız boyunca nelerle meşgul olduğumuzu görebiliriz. Alınan pahalı hediyeler o an belki hevesimizi alıp gururumuzu okşayabilir ancak o da gelip geçici olduğu için neticede unutulabiliniyor. Güzel bir söz birçok hediyeden daha fazla yer kaplayabilir anılarımız içerisinde. Hatta alınan bir hediyenin etiketinin yerine güzel ve anlamlı, karşıdakinin değerli olduğunu hatırlatabilecek güzel bir söz yazmak güzel olmaz mı? Kelimelerin gücünü unutmayın!!!
Yazılan kısacık bir şiir, alınan bir roman, çekilen basit bir fotoğraf, içilen bir fincan kahve…
Bunlar gibi niceleri vardır ki yerini hiçbir maddiyatın tutamadığı güzellikler.
Bir anne babanın evladı için yapabileceği fedakarlık sadece maddi olarak düşünülmemeli. O öğretilen güzel ahlak hayattaki en büyük mirastır. Cepler değil, gönüller dolmalıdır önce o zaman göreceksiniz fiyatı olan bir hediyenin değil, anlamı ve manevi yönü yüksek olan hediyenin daha güzel ve değerli olduğunu.
Gençlerimizin cebinden ziyade kalplerine dokunalım ve oradan başlayalım onarmaya, hayata hazırlamaya…
Hep birlikte kıymet bilelim!!!
FİYATINI DEĞİL, KIYMETİNİ BİLELİM!
Paylaş