Seçimi iktidardan çok vatandaş iki hafta stres yaşayarak sonunda atlatabildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kabinesini basına ve millete açıkladı.
Kabinede sevindirici olan isimlerden biri Sağlık Bakanı Fahrettin Koca oldu.
Bayrak yarışı için pozitif enerjisiyle bakanlık görevine devam ediyor.
Hayırlı uğurlu olsun. Sağlık Bakanlığını en yüksek performansla yürüttü.
Sayın Koca, önümüzdeki beş yıllık süreci “Türkiye’nin Yüzyılı” olacağı yönünde vatandaşa umut aşılıyor.
Buraya kadar sorun yok, en azından kabinede olan politikacılar adına…
Gelelim güncel konumuza, her ailenin bir aile hekimi olduğu gibi, her aileye bir psikolog gerektiğini savunuyorum ve sık sık da dile getiriyorum.
Bunun en önemli nedeni, Sayın Cumhurbaşkanı “gençlere evlenin” ve en az “üç çocuk” telkinlerini nasihat ediyor.
Lakin, evlilik kurumu olsun, çocuk yetiştirme, aile içi şiddet, kadın cinayetleri, ergen zorbalığı olsun toplumdaki psikolojik stres unsurlarının sorunları çözülmeden sağlıklı bir topluma evrilebilmemiz çok zor görünüyor.
Hiç kimse bu dünyaya geleceği aileyi seçemez.
Günlük hayatımızı dokuyan tesadüfler, sayısız akrabalık çatışmaları ve harika tesadüfler, bizi bu gerçeğe iki ebeveynden, bir baba ve bir anneden, onlar da en yakın özel evrenimizi oluşturacak diğer bireylerin soyundan gelmemize neden oluyor. ... biyolojik ailemiz.
Büyüdüğümüzde, kendi sosyal ailemizi seçen biziz: arkadaşlar, çiftler... ama ilk bağlar her zaman belirleyicidir ve en yakın aile tarafından işaretlenir.
Bize hayat veren, eğitmek, büyümek ve olgunlaşmak için güvenlik, sevgi, duygusal istikrar sağlamakla yükümlü olanlar onlardır.
Kültürel olarak aile bir kurumdur, her bireyi çevreleyen duygusal güçle dolu bir sütundur.
Ama tabii ki bu her zaman böyle değildir, her ailede az ya da çok erdemli insanlar yaşar.
Sevgi, değerler ve eğitim sağlayabilen dengeli kişilikler ve bir aile kurmak için en uygun olmayan kişilikler de vardır.
Bu tür kopukluk, terk edilmişlik ya da taciz yaşanmış olsa bile, ailenin boğulmaktan daha çok acıdığını açıkça söyleyebiliriz.
Şimdi bu toksik ailelerin durumuna bakalım...
Bazen bağlanma ilişkileri boğucu hale gelebilir ve duygusal manipülasyonla dolu olabilir.
Aşırı korumacı ilişkiler yoluyla çocuklarının kişisel olgunluğunu engelleyen veya sürekli ilgi, tanınma ve çocukları hakkında her gün bilgi edinme ihtiyacı duyarak, iyilik talep etmek, talepte bulunmak için çocuklarının hayatlarına sürekli müdahale eden babalar veya anneler.
Bu durumlar genellikle çok fazla duygusal ıstırapla da yüklenir.
Anne babanıza bakmaktan vazgeçemezsiniz ve talep günlükse ve sürekli olarak hayatımızı etkiliyorsa, kesinlikle zor zamanlar geçiririz.
Argümanlar ve talepler çoğalacak.
Çocukluğun boşlukları, çocukluk travmaları yarının gelecekteki depresyonlarıdır.
Normal bir şekilde olgunlaşabilmek söz konusu olduğunda aile vazgeçilmez bir dayanaktır.
İster baba, ister anne olsun, ebeveynlerimizle kurulan bağ, çevreyi keşfetmemiz için bize güven verir.
Bize ilettikleri güven veya güvensizlik derecesi bizim için, özgüvenimiz ve benlik kavramımız için çok önemli olacaktır.
Günümüzün ekonomik koşullarında insanlar sadece temel besin gıdalarına bütçe ayırabilecek duruma geldi.
Bir psikologdan, psikolojik destek almak sadece zenginlerin lüksü olmamalıdır.
Sosyal devlet vatandaşlarının bedensel ve psikolojik sağlığına yatırımlar yapar.
Bu iki alan uçmak için iki kanadının sağlıklı olması gereken kuşlara benzetilebilir.
Sosyal devlet sağlık politikalarında beden için emeklilik gibi sigortalama güvencesi sunuyor.
Psikolojik açıdan 85 milyon için neden psikolojik destek uygulaması başlatılmıyor!
Toplumun dinamikleri olan çocukları ve aileyi korumak için her aile bir psikolog hak ediyor.