Başımıza gelen her türlü doğal felaketten sonra benzer sözler tekrar edilir bozuk bir plak gibi...
“Acınız, acımızdır!”
“Sizi en iyi biz anlarız!”
“Geçmiş olsun!”
Gibi sözler her dilden çıkar, alınan bir nefes gibi kolayca. Sonra da sahile yazılan bir yazıya dönüşür ve dalgalar gelip siliverir geçici olan bu sözleri yavaş yavaş...
Yıkıntıların altında kimisi umuduna en güçlü şekilde sarılıp duyacağı bir sese tutunmaya çalışır. Gözünün ilişebileceği ufak bir ışığa uzanarak karanlıktan aydınlığa ulaşmaya çalışır. Aslında o vakit anlar insanoğlu ne kadar muhtaç ve aciz bir varlık olduğunu. Dakikalar önce üzerinde durduğu evi birkaç saniye sonra o duvarlarının arasında umudun en ufak zerresine tutumaya çalıştığı bir yere dönüşür. Eğer vaktin dolmamışsa, bu dünyada yiyeceğin ekmeğin ve içeceğin suyun hâlâ varsa elbette üzerindeki tonlarca beton yığını kaldırılacaktır en ummadık anda...
Kimi birkaç dakika sonra kavuşur göğün mavisine, kimi birkaç saat sonra tutunur birinin elleriniyle yeniden hayata. Kimi birkaç gün sonra tam da elinde umudun kırıntıları dahi kalmamışken uzaklardan duyduğu kısık bir sese sarılarak yeniden geliverir bu dünyaya...
O zaman anlarız bir çiçeği koklamanın ne kadar önemli olduğunu, bir kuşun cıvıltısının ne kadar da hayatın içinden olduğunun, bir kalbi kırmamak gerektiğini...
Yaralar sarıldıkça el birliğiyle, asıl mesele o zaman başlar...
Yüreği zaten taşlaşmış olanlar, mağdur olan insanlara başka mağduriyetler de yaşatmaya başlar...
Ev kiraları artar...
Nakliye ücretleri artar...
İhtiyacı olmadığı halde yardımlardan ilk o faydalanır...
Ne koparsam kârdır...
Gibi düşünceler dolaşır o karanlık zihinlerde.
Asıl sorun bundan sonra başlıyor işte...
Saatler sonra “Elif” kurtarıldı derken günler sonra birileri başka Elifleri, başka aileleri mağdur edecek, hem de havaların git gide soğumaya başladığı bu dönemde...
Enkazından altında daha niceleri çıkarılacaktır ve temennimiz de o yöndedir ancak ya yüreği betondan bir enkaza dönüşen ve onun altında çok zaman önce vicdanı ölenleri nasıl çıkaracağız içlerindeki enkazın altından?
Enkazın altında kurtardıkları insanların yeniden hayata tutunmasını gören kurtarma ekiplerindeki arkadaşlarımızın yanaklarından süzülen gözyaşları merhametin ne olduğunu gösteriyor bizlere. O duygu yoğunluğunu anlamak ve anlatabilmek pek de kolay değildir...
Bizler de yakın zamanda aynı sıkıntıları yaşadık Elazığ halkı olarak ve yaşamadan önce de hiçbir zaman bunu yaşayanların halinden anlayamamıştık. Duyulan bir deprem haberinde değişilen kanallar artık değiştirilmez olur. Çünkü acına ortak birilerinin olduğunu bilirsin...
Bu günden sonra insanların sıcak bir tas çorbaya, sıcacık bir battaniyeye ne kadar ihtiyacı var ise en az onlar kadar samimi ve merhamet dolu yüreklere de ihtiyacı vardır.
Bütün enkazları kaldırdıktan sonra içimizdeki enkazın altında kalmayalım!!!