Sinema hoş vakit geçirmemizi sağlamanın ötesinde güçlü mesajlar verebilen, suçlayabilen, eleştirebilen ve nihayetinde haklı çıkaran güçlü bir silaha da dönüşebilir.
Marshall McLuhan şöyle demiştir: “Araç mesajdır” ve bu anlamda sinema, biz izleyiciler için harika bir mecradır.
Tüm bunların yanında sinema, görsel hikâye anlatmanın ya da göstermenin ötesine geçen, toplumun değerlerini, insani duyguları, öğrenmeyi yansıtan bir sanattır.
Bu nedenle aynı zamanda izleyiciye didaktik ve toplumsal bir farkındalık kazandırma aracıdır da.
Filmlerde en sık yinelenen temalardan ikisi; filmin kahramanının kayıpları ve bunların filmdeki bütün karakterler tarafından psikolojik ve sosyolojik açıdan duygusal aktarımla yönetilip aktarılmasıdır.
Yas ve ölüm, sinemada tekrar eden temalardır ve er ya da geç hepimizin yüzleşmek zorunda kalacağı ve kaldığı çapraz süreçler ve deneyimlerle ilgilidir.
Bu yazımda size, 6 Şubat’ta tüm ülkenin maruz kaldığı yıkıcı depremle birlikte, bu süreçte bize eşlik edebilecek yas hakkında film önerileri yapmaya çalışacağım.
Dramatik yani yas temalı filmler izleyiciyi kedere ve duygusallığa da düşebilir.
Deprem sonraki süreç hepimize gösterdi ki insan acıdan ve hüzünden tamamen kaçmıyor ama en azından yas ile ilgili filmler izleyerek kendimize duygusal sağaltım yapmaya çalışabiliriz.
Günlük hayatın içinde yas, hepimizin bir kayıpla yüzleşmek zorunda kaldığımızda deneyimlediğimiz doğal bir süreçtir.
Yas süreci, yaşama yeniden uyum sağlamamıza ve yeni gerçekliğimizle yüzleşmemize olanak tanımaktadır.
Yas, sevdiğimiz biri öldüğünde ortaya çıkar.
Ama aynı zamanda işimizi kaybettiğimizde, sevdiğimiz yakınlarımızdan ayrılık sürecinde, yine bu ayrılık süreci deprem sonrası doğup büyüdüğü memleketini arkasında bırakan depremzedeler içinde bir yas sürecidir.
Ancak seçtiğim filmler her şeyden önce ölümden kaynaklanan yas hikayelerini konu ediniyor.
Hayat ve ölümü, duyguları, insanın kırılganlığını, insanın karşılaştığı hüzünle, kederle nasıl yüzleştiğini (her biri kendine göre) düşündürecek kederi konu alan hepsinden önemlisi yasın nasıl bir şey olduğunu görmemizi sağlayacak filmler bir süreç değil, ondan uzak olduğumuzu düşünmüş olsak da çevremizde her an yaşanan duygusal acılara tanık oluyoruz.
Sinema, acıları kontrollü ve kurgusal biçimde bize aktarma aracıdır.
Javier Fesser’in, senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği 2008 yapımı “Camino” filminin ana konusu 14 yaşındayken kanserden ölen Alexia González-Barros’un gerçek yaşam hikayesinden esinlenerek uyarlanan filmin en dramatik sekanslarından birinde sarfedilen şu replik filmin bütünündeki yas duygusunu izleyiciye aktarıyor: “Sevgili Jesus, kızım seni sevdiği kadar hiç kimseyi sevmedi.”
Camino, dördüncü evre kanser hastası ve onun hikayesi aracılığıyla ailesinin bu süreçle nasıl başa çıktığını aktarıyor.
Hayat ve ölüm, din, inançlar, acı ve sevgi üzerine düşündüren bir yas filmi.
Yas ile ilişkili önerebileceğim diğer filmlerin adlarını vermekle yetiniyorum.
Malumdur ki her film kendisini izleyenin deneyimlerine dayalı olarak bütünleşme sağlar.
O nedenle diğer önereceğim filmlerin sadece isimlerini önerip huzurunuzdan çekilmek düşer bana.
İyi seyirler!
Mutluluğun Peşinde “Rabbit Hole”, yapım yılı (2010).
Yedi Yaşam “Seven Pounds”, yapım yılı (2008).
Ya Şimdi Ya Asla “The Bucket List”, yapım yılı (2007).
Aşk “Amour”, yapım yılı (2012).