Mutlak suretle başınıza gelmiş en azından görmüşsünüz, gözlem yapmışsınızdır. Anayolda ya da işlerliği yüksek bir yolda yaya olarak kırmızı ışıkta geçmeye kalkarsanız büyük ihtimal araçlardan biri size çarpar ya da araç size çarpmamak gayretiyle kaza yapar, kazaya sebep olur. Konumuz ne otomobiller, trafik, yayalar, konumuz ahlak seviyemiz, etik yaşam koşullarına müdahil olmak ya da aykırı hal ve hareketlerle uzak kalmak.
Benzetmeye devam edelim, işlek bir yolda size, yaya olarak kırmızı ışık yanıyorsa, yeşil ışık yanıncaya kadar bekleyeceksiniz. Beklemez ve kırmızı ışıkta farklı kaçamak hareketlerle karşıya ulaşmaya çalışırsanız ve bu kaçamak davranış ve hareketlerde bulunmaya çalışan sadece siz iseniz muhtemelen araçlar size çarpmamak için önünüzden arkanızdan geçerek yollarına devam ederler ve kazasız belasız karşıya geçersiniz, yasal ve etik olmayan şekilde. Bu olay yaşanırken sizinle birlikte kırmızı ışıkta bekleyen diğer yayalar sizin bu kaçamak hareketinize bakarak ayıplarlar, bazılarının sesi, serzenişi kulağınıza kadar ulaşır. Bu bahis konusu ayıplı davranışınızda tek güzellik vardır, yalnız olduğunuzdan büyük ihtimal ölüm, yaralanma olmadan geçiştirilip gider. Aynı noktada ve birden fazla insan kırmızı ışığın yeşile dönmesini beklemeden karşıya geçme eylemine başlarlarsa yüksek ihtimal çarpışmalar ve yaralanmalar olur, ölüm, yazması dahi çok üzücü ve feci.
Yazmıştım, konumuz ne trafik ne otomobiller ne de ışıklara uyum sağlamak sağlamamak meselesi. Konumuz, yazımızın teması ahlak, etik kurallar silsilesi, hepimizin insan olarak vakıf olması gereken. Toplum olarak her birimizin uyum sağlayacağına dair mutabakatı olan ahlak kurallarımız vardır, mutabakatımızın istekli ve gönüllü olup olmamasının bir önemi yoktur, toplum ekseriyetinin rızası varsa herkes bu kurallara uyum sağlar, uyum gösterir. Toplum içerisinde ahlak kurallarına aykırı ve ters davranışlar sergileyen kişi ya da kişiler var ise sırıtır, hemen kendisini belli eder ve ayıplanır, uyarılır. Toplumun ekseri mutabakatı olmakla birlikte uyumsuzların olmasına ahlak erozyonu, etik dışı davranış, kopmalar dememiz mümkündür. Toplumun ekseri çoğunluğu bu kopma davranışlarında ısrarcı olanlar için kanuni, emniyet, kolluk kuvvetlerince uyarılması ve ceza almaları yolunu kullanabilirler. Değer yargılarımız, ahlaki kurallarımız ekseriyetle kuşaktan kuşağa yazılı olmayan halde aktarılarak, taklit ederek ve emsal alarak oluşup devam eden türdür. Ahlaki kurallar silsilesinin bütünlüğü ve toplumdaki uygulanabilirliği toplumun baskın olan gelenek, görenek, töre, eğitim ve öğretim ortalaması, iklim, coğrafi yapı, durum, yaşayan insanların ekonomik durumu ve diğer birçok olgu etkendir ve etkilidir.
Birlikte yaşamak, toplum halinde yaşamak, aynı kültüre mensup insanların halk olması, çokça mevzuya aynı pencereden ve aynı, benzer değer yargısıyla bakması günümüzün konusu değil binlerce yıl öncesinden günümüze ulaşan yapılanmadır. Güvenlik, sağlık, dayanışma, yardımlaşma gibi birçok olgu insanları toplu halde yaşamaya yönlendirmiştir. Toplu halde yaşamanın tek handikabı kural tanımaz ahlaksız insanların türemesi ve ikiyüzlü ve çıkarcı, menfaatperest insanların varlığıdır. Olunan ülke, yaşanan vatan siyasi olarak hangi yönetim şekline tabii olurlarsa olsunlar, yurttaş kimliğine sahip her bireyin, ferdin ahlaki seviyesi asıl önemli olan, arzu edilen ahlaki dereceye, seviyeye birinci etkendir. Ahlaki seviyenin düşmesi, erozyona uğraması o ülke yurttaşlarının yalancılığı, kabalaşması, emeğe saygısızlık, iletişim ve dayanışmada bağnaz hareketlerin ortaya çıkması, azalması ve çoğalması şeklinde görülebilir. Bilim ve teknoloji hızla gelişimini sürdürmektedir, bu gelişim hangi seviyede olursa olsun, robotlar günlük hayatımızdaki yerlerini almaya başlasalar dahi, insanın ve toplumun bağnazlık seviyesini anlık olarak gösterip süreçle bağlantılı takip eden bir parametre yapması zordur, imkânsıza yakındır, beyin, düşünce okuma olmadığı sürece. İnsanlar toplum halinde yaşama yetisini, ahlaki kuralların her bireye ayırımsız ulaşmasını sağlayamaz ve başarısız olursa insanlar tekil olarak yaşama gayretine girerler, iletişim zayıflar, egolar şişkin hale gelir, dayanışma ve yardımlaşma yok olma noktasına gider. Bu kötü gidişat yozlaşmaya nefes olduğu gibi ahlaksızlık, ahlak kuralları karşıtlığı, karşı duruşa sahip insanlar kendilerine taraftar bulmaya devam ederler. Soyut ve teorik olarak anlatmaya çalıştığım gidişatın destekçileri ve set çekicilerini de yazmalıyım. Basın ve medya o toplumun eğitim ve öğretim seviyesine göre ama az ama çok etkili olur, etkili ve etken olacağı kesindir de, bilinç seviyesi yüksekse toplumun basın ve medyanın yaptırım gücü vardır ama zayıf kalır, her birey kendi öz değerlendirmesini yapar kendi mahkemesini devreye sokar, güdülmez. Toplum bireyleri bilinçlenme konusunda zayıf kalmışsa, dini temelli ezberlere riayet ediyorsa, din cübbesi kuşanmış herkesin sözünü ciddiye alıp peşine düşüyor ya da direktiflerini, açıklama ve yorumlarını dinliyorsa, ahlak ve kuralları bahis konusu kişi ve kişilerin inisiyatifindedir, tren kaçmış, trenin geri garına dönüşü beklentisi en az iki kuşak değişimle, yepyeni bir bakış açısı ve devrimle mümkün kılınır.
Toplum ekseriyeti ahlaki kuralların sahibi ve uygulayıcısı ise küçük kılçıkların oluşu genel akışı, yaşamsal eğilimi ve tercihleri değiştirmez. Toplumlarda ahlaki kurallar ve değer yargıları, önemli önemsiz ayırımları ve öncelikler tespiti kolektif olarak yapılıp belirlenir. Ahlaki kuralların tespiti ve hayata geçiriliş şekli dini ezberlerin gölgesine girmişse, panik yapmaya gerek olmasa da yenilenme ve bu baskı ve sıkışmışlık halinden ivedi kurtulma gereği ortaya çıkmıştır. Ezber ve onlarca yıllık tekrarlarla çağdaş, medeni bir yaşam kolektifi, ahlak temelli bir yaşam organizesi yapılamaz. İnsanımızın sürekli ve her mevsim, yedi yirmidört hizmet alacağı, danışmanlık alacağı tek yer kendi aklı, dimağıdır. Farkında olalım ya da uzağında duralım, dünya da ki milyarlarca insan, farklı millet, bayrak, din, inanış, değerler, öncelikler, meslekler, variyetler, kariyerler, tüm insanlığın ortak iradesi ve anlaşa bilirliği sadece ahlaki kuralların enternasyonal bir hale gelmesi ile ekseri mutabakat sağlanması ile gerçek olmuştur.