Hayattayken hedefleriniz balon olmasın, olmasın ki mutluluklarınız uçmasın, kaçmasın, ulaşamayacağınız bir köhneliğe sıkışmasın.
Yaşam tüm gerçekleri ile önümüzde, yaşıyoruz süresini bilmeden, yaşıyoruz yarınlarımızı tam ve doğrularıyla, gerçekleriyle kestiremeden.
Dünya için enerji, güneş, su, hareket başlıcaları, rüzgârı istediğimiz yer ve zamanda estiremeden.
Hangi bilgi ve becerilere sahip olursak olalım, yetenek ve birikimlere hükmeder olursak olalım, çok büyük bir programın esaretinde devam eder yaşantımız.
..
Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu.
Onu hayrete düşüren şey, “Bizim eve bile sığmaz” dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi.
Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu.
Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve bütün cesaretini toplayarak:
– Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı. Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra:
– Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle.
– Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak.
– Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim.
Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı.
Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı. Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken, baloncu ona doğru dönerek:
– Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm.
Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti ve dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa, dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu. İster istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adama dönerek:
– Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o? Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra:
– Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al.
Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı. Kaldırım kenarına oturup baloncunun uzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:
“Olsun”, diye mırıldandı. “Olsun.” Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık…
..
Hayat bazen hedefler ve hedeflere ulaşmak adına çaba ve uğraşlardan ibaret, bazen de makro seviyede ki büyük planın bizlere, tüm insanlara sunduklarından. Sunulan kalır ağaç dallarında, ulaşılamayacak bir derinlikte, varılamayacak yükseklikte. Mutlu olmak ne? Mücadelemizle, enerjimizle dalda kalan balonu da sahiplene bilmekte.